Bu sitenin çıkış noktası umut. Bu ülkeye barış gelecekse herkesin ama herkesin emek vermesi gerektiğine inanıyoruz. Farklı seslere kulak vermenin, paylaşmanın ve konuşmanın vicdanları dirilteceğini umuyoruz. Yaşadıklarımızı paylaştıkça beylik ezberler yerini gerçek insanların yaşadığı gerçek sorunların tartışılmasına bırakacak.

Asker olarak doğulmuyor, bizlere nasıl asker olunduğunu anlatmanızı bekliyoruz.


*Facebook'ta "Askerler Anlatıyor" sayfasına üye olabilirsiniz: Tıklayın

Tuvalet Fırçasıyla Beni Yıkadılar

Burada anlatacağım şeyler tamamen gerçektir. Ben askerliğimi 2002-2003 yıllarında 1982/3 tertip olarak Muş/Malazgirt 108. Topçu Alayı'nda yaptım.

Orada sanki asker ocağinda değil esir kampında gibiydim. Alaya ilk vardığımda beni mesleğim elektronik teknisyenliği olduğu için telsiz kademeye verdiler. Bu alayda tertipçilik, diğer bir deyişle devrecilik olayı olduğu için en son gelen tertip uşak sınıfında oluyordu. Yemek, mıntıka temizliği, koğuş temizliği, her türlü pis işi bu son gelen tertip yapıyordu. Normal bir askerlik yapmaya başlamak için için en az 6 ay bunları yapmak zorundaydınız. Ben de bunların hepsini yaptım.

Komutanlar özellikle subay-astsubaylar arasında bir rekabet yaşanıyordu. Bir keresinde içtima alınacaktı. Sabah tüm arkadaşlarım gibi ben de içtimaya çıktım. Normalde telsiz kademede bulunduğum için kademe komutanımız olan astsubay içtimaya katılmamamı istemişti. Ben de öyle yaptım; fakat içtima alan komutan ağza alınmayacak küfürler etti. Neredeyse dayak yiyecektim.

İçtimadan sonra telsiz kademeye gittim. Komutan beni bekliyordu ve girer girmez neden içtimaya girdin diye elinde kalın bir odunla bana saldırdı. Bacağımda 20 cm uzunluğunda morluk oluşmuştu. Çaresiz dayağımı yedim ve oturdum. Ama bu daha başlangıçtı.

Kademede çalışan terhisine 2 ay kalmış Ankaralı ve İstanbullu 2 tane üst devre asker vardı. Bana gıcık olmuşlar. Birgün benim cünup olduğumu söyleyerek beni döven astsubayı kışkırtmışlar. Komutan bana durup dururken "sen cenabetmişsin" dedi. "Komutanım, ne diyorsunuz" demeye kalmadı, elindeki odunla o iki üst devre askeri de yanına alıp beni tuvalete götürdüler. Direnmem fayda etmedi. Tuvaletleri yıkadıkları pis fırça ve hortumla beni yıkadılar. Afedersiniz, o bokları temizledikleri pis fırçayı elime, yüzüme, vücuduma sürdü o astsubay.

O günü hiç unutmadım. Elimde çok fırsat vardı, kaç kez öldürmek istedim, yapmadım. Ya kendimi ya da onları öldürecektim. Olayı bir şekilde tabur komutanıma anlattım. Tabur komutanı beni yanına çağırarak olayı benim ağzımdanda dinledi ve o iki üst devre askeri öldüresiye dövdü. Astsubayı da 7 gün cezaevine attırdı. Beni de orduevine elektirikçi olarak görevlendirdiler.

Orada da birçok haksızlık ve şiddete maruz kaldım. O günlerde bu olayı mahkemeye yansıtsam o astsubay ve tabur komutanı ceza alırdı diye düşünüyorum.

O dönemin kara kuvetleri komutanı ziyarete gelecek diye o gün akşama kadar çekmediğimiz eziyet kalmadı. Adam geldi, 1 bardak kırmızı şarap içti, 10 dakika oturdu, helikoptere bindi gitti. Utanıyorum böyle komutanlardan... Ben şahsen bu adamın arkasında savaşmazdım.

İsim vermek istemiyorum. Keşke rahatça huzurla ismimi yazabilseydim. İnşallah bu dünyada olmazsa ahirette bunların hesabı sorulur.

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Zİyaretçİ Sayısı