Bu sitenin çıkış noktası umut. Bu ülkeye barış gelecekse herkesin ama herkesin emek vermesi gerektiğine inanıyoruz. Farklı seslere kulak vermenin, paylaşmanın ve konuşmanın vicdanları dirilteceğini umuyoruz. Yaşadıklarımızı paylaştıkça beylik ezberler yerini gerçek insanların yaşadığı gerçek sorunların tartışılmasına bırakacak.

Asker olarak doğulmuyor, bizlere nasıl asker olunduğunu anlatmanızı bekliyoruz.


*Facebook'ta "Askerler Anlatıyor" sayfasına üye olabilirsiniz: Tıklayın

Kiralık Tabur Arazisi

Öncelikle böylesine bir site hazırlayıp askerliğini gururla yapma arzusu ve hayaliyle yaşayan ve gittiğinde gördüğü manzara karşısında bugün düşündüğünde oturup ağlayacak kadar kötü olan '' Türk Askerleri '' adına sizlere teşekkür ediyorum. Anlatacaklarım 2007 ocağından 2008 şubatına kadar askerlik görevini gururla ifa ettiğimi düşündüğüm, Kars Akyaka İlçesi Şahnalar Köyündeki 8. Hudut Tabur Komutanlığında yaşanmıştır.

Kars'ın o meşhur -30/-35 derecelerinde askerliğimizi yapıyorduk. Soğukla mücadele etmek bir yana, o dönemki tabur komutanı Yarbay M.K. isimli kişinin bize yaşattıkları ayrı bir talihsizlikti.

Yarbay, petnanton alanı dediğimiz kısmı taburun karşısındaki Şahnalar köyünün sakinlerine ineklerini otlatmaları için sezonluk olarak kiraya verirdi. Ben bu konuşmalardan (yani pazarlıklardan) birine bizzat şahit oldum. Yarbay 500 isterken köylü 300 vermişti. Biz o otlayan ineklerin arasında gezerdik. Kendi kendime çok dedim, Allahım bir fotoğraf makinem olsa bunları çeksem, ama yapamadım. Traktörleri tabur alanına girip biçtikleri otları taşırken çekeceğim bir fotoğraf yeterdi herşey için.

Velhasılı o komutanın o kadar vukuatı vardı ki... En sonuncusunu ise geldiğimde öğrendim: 1. bölüğün sınır devriye atını köylünün birine para karşılığı sattı. Sevgili arkadaşlar bu anlattıklarımın hepsi için Yüce Yaradan huzurunda yemin ederim.

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Köpeklere Ölüm

Ben askerliğimi yakın bir zamanda her Türk gencinin askerlik yapmaktan onur ve şeref duyacağı Hakkari'de yaptım.Birliğin ismini söylemek istemiyorum çünkü o birlikte vatani görevini yaparken ülkesi ve bayrağı için şehit düşmüş yüzlerce Türk gencine saygısızlık yapmak istemem.

Ben de şehit düşen o kardeşlerim gibi yüreğimde heyecan ile o birliğe gittim. Fakat gördüğüm manzara karşısında müthiş bir hayal kırıklığına uğradım. Çünkü birlikte kar ve mıntıka temizliğinden başka hiçbir şey yapılmıyordu. Rütbeliden erine herkes işi gücü bırakmış bu işlerle uğraşıyordu. Hem de gece gündüz, hem de kar yağarken bile kar temizliği yapılıyordu.

İşkenceye Eleman Yetiştirmek

2001 yılında, Ankara'da 1011. Ana Tamir Fabrikasında yedek subay olarak askerliğimi yaptım.

Muhafız bölük komutanı bir yüzbaşı vardı, şimdi adını hatırlamıyorum. Pek çok dayak olayını duyduk ama benim şahit olduğum olayda iki askerin ellerine olanca şiddetiyle ve sayamadığım kadar çok kez copla vurmuştu. Çocukların halini hala unutamam.

Daha sonra başka bir olayda bir çocuğun retinasının yırtılmasına ve neredeyse kör kalmasına sebep olacak şekilde dövdüğünü de duyduk. Ne yazık ki bu insan birileri tarafından kollanıyordu. Bence askerdeki şiddet bilinçli ve sistematik ki yarın bir gün darbe yapıp Diyarbakır'da, Mamak'ta olduğu gibi emir verdiklerinde hiç sorgulamadan işkence yapabilecek, hatta öldürebilecek askerler her zaman el altında bulunsun.

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Dayağın Binbir Nedeni

Benim için kabuslarla dolu 18 aylık serüvenime Edirne/Süloğlu 55. Mekanize Piyade Tugayında basladım ve orada sabit kaldım.

Tertipçiliğin (devrecilik) ayyuka çıktığı topçu taburu 5.bataryaya düşmüstüm. Tertipçiliği basta batarya komutanı olmak üzere her kademedeki rütbeli personel biliyor ve alenen destekliyordu. Hikayeme dönecek olursak:Şubat2001. Askerliğimin son dönemleriydi. Her ay ayrı bölüklerden 30 kadar asker, bir asteğmen, bir astsubay ve bir uzman çavuş eşliğinde Kırklareli/İnece'ye mayın cephaneliğine nöbete giderdik. Tugayda çok kötü şartlar altında askerlik yaptığımızdan bu dış görev çok rahat gelirdi.

Görevin ikinci günü uzman çavus,astsubay ve asteğmenle kola ve lahmacununa batak (iskambil oyunu) oynadık. Oyun sonunda bütün hesap Eskişehir'li Astsubay Metin'e kalmıştı.

Başçavuşun Maaşı Benim Hakkımdı

Ben askerliğimi Ankara Sincan'da yazıcı olarak yaptım.

Aslında rahattım, nöbetim azdı ama ben bu yazıcılık işine anlam veremedim. Askerlikte benim yaptığım tüm işler benim yapmamam gereken işlerdi. Hele karargahda asker çalışması filan hepten yasaktı. Ama bir başçavuşumuz vardı, bilgisayardaki hazır yazıları yazmam için bana söylerdi ben de yazardım. Aslında şimdi anlıyorum o adamın işlerini ben yapıyordum. Onun maaşının hakkını ben veriyordum. O ise hiçbir şey yapmazdı. Yoo günahını almayayım, araba alır satardı. Yasak olmasına rağmen her gün cep telefonu ile saatlerce konuşur, İstanbul'dan hacizli araba alır, getirir satardı.

Toplu Ceza Eziyeti

335. kısa dönem olarak 2010 yılında Edirne'de askerlik yaptım.

Askerliğimi yaptığım karakol sınırda olduğu için hiç çekilmiyordu askerlik. Kimsecikler yok. 30 er ve 2 komutandan başka kimse yok. Komutanlarımız da yeni mezun teğmen ve yeni mezun astsubay olunca karakol bir zindana dönüştü. Bölüğün bizden haberi yoktu. Yüzbaşı iyiydi ama teğmenimize yani karakol komutanına inanırdı.

Bir gün askeri hastaneden geldik, saat 15-16 civarlarında idi. Hemen namaz kıldık, tabii karakolumuzda sular kesik olduğu için biraz zor oldu. Elektrik de kesik olduğu için karanlıkta kalmıştık. Birden içtima sesi duyuldu. Hepimiz bu sesten korkardık çünkü içtima demek azar ve işkence zamanı demektir.

Zoraki Aşçı

Ben İstanbul Arnavutköy Karaburun'da aşçı erim.

Yemek yapmayı bilmedğim halde bana zorla yemek yaptırıyorlar. Gece nöbet tutuyorum, gündüz aşhaneye bakıyorum. Karamürsel'de erlere 5 sivil aşçı yemek yaparken Arnavutköy Karaburun'da bir tane er aşçı yemek yapmayı bilmedigi için aşağılanıyor ve hakarete maruz kalıyor.

Şikayet edersek haberlerinin olmasından korkuyoruz, askerliğimizi yakaçaklarından korkuyoruz. Sanki bir acık cezaevindeyiz. 9 hafta çarşım kesildi.

Bahriyeli miyiz, inşaatçı mıyız, temizlik elemanı mıyız, neyiz biz?

İsimsiz, bize ulaşan asker

Yazık Bize

Ben şu anda Ankara Gölbaşı'nda Bayrak Garnizonu adıyla bilinen GES komutanlığında askerlik yapıyorum.

Askerlik mesleğine daha önceden saygım vardı ama içine girince anladım ki burada sadece ere eziyet var. Erler nöbet tutuyor ama Şubat ayında gecenin soğuğuna rağmen ısıtıcıları topladılar. Bir arkadasımızın bel fıtığı var, g3'le nöbet tutarken biraz oturmuş diye 7 gün ceza aldı. Hakaret ve aşağılamanın alası var.

Z. Başçavuş denen psikopat insanlar aşağılamak için hakaret, dayak, ne ararsan yapıyor. En fazla iki haftada bir çarşı iznimiz var. Askerlik yapmak meğer hakaret yemek, kölelik yapmak, gece soğukta buz gibi kulelerde nöber tutmak demekmiş. Yazık bize yazık bu millete!

İsimsiz, bize ulaşan asker

Rahat Askerlik Yaptım

Ben de askerlik görevimi kısa dönem jandarma olarak yaptım. Acemiliğimi Hatay/Serinyol'da yaptıktan sonra dağıtım birliğim olan Hakkari/Şemdinli'ye bir jandarma sınır birliğine gönderildim.

Bu sitede yazılanları okuduktan sonra tüylerim diken diken oldu. Ben kendimi şanslı sayıyorum çünkü benim komutanlarımın geneli iyi niyetli insanlardı. Artık kısa dönem olduğumuz için midir bilmem ama bize karşı saygılı ve mesafeli davranıyorlardı. Ayrıca KTM'lerde de kendi adıma fazla bir zorluk yaşamadım. Valla yemekleri de güzeldi yatakları da temizdi. Kimse yanlış anlamasın burada yaşadıkları zorlukları anlatan asker kardeşlerimi yalancı çıkarmak gibi bir niyetim yok ama ben kendi şahsım adına rahat bir askerlik yaptım.

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Sünnet Muayenesi

Yer İzmir Yenifoça, yıl 1998.

Henüz 3-5 günlük askeriz. Askerlere dağıtılan beyaz içlikleri giymiş yatmak için hazırlanıyoruz. Bir asteğmen nezaretindeki nöbetçi çavuş ve kadro erler acemi erleri koğuşun ortasına beşerli safta topladılar. Sebep ise sünnet kontrolü. Benim önümde üç sıra vardı. İki çavuş sırası gelen askerlere külotlarını indirtip kontrol yaptılar. Sünnetsiz asker arıyorlar. Oysa ki bu işlem askerlik muayenesi sırasında yapılmış olmalıydı.

Sıra benden geçti. Benden sonraki ikinci askerin gayri ihtiyari erkekliği uyanmış. Kontrolü yapan İstanbul Fatih'te oturduğunu hatırladığım çavuşun "lan sende olandan bizde yok mu" deyip savurduğu yumruk, askerin kendini geri çekmesi sonucu bir sonraki askerin çenesinde patladı. Asker (Mustafa Balyemez-Şanlıurfa) boş bulunduğu için çenesi çıktı. Askerin konuşamadığını farkedince çenesine ufak ufak vurarak yerine oturtmaya çalıştılar. Olmadı, revire gönderdiler. Sonrası İzmir Hatay Hastanesine git gel. O asker benimle beraber Kırkağaç'a dağıtım oldu. 17.bölüktü sanırım, çay ocağına vermişlerdi. Oradan da Mardin'e sürgüne gönderdiler.

Kısacası o arkadaş sapasağlam geldiği devlet evinden çenesi kayık olarak gönderildi. Sağ-salim babaocağına döndü mü bilmiyorum. En azından nefes alarak...

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Köle Pazarı Gibi

Ben askerliğimi 96\1 tertip denizci olarak İskenderun'da yaptım. Üniversiteden terk olduğum için uzun dönem yapma şansızlığı da beraberinde geldi tabii ki.

Aslında ben vatansever bir insanımdır. Askerde yaşadıklarım beni vatanımı sevmekten uzaklaştırmadı ama askerliğin mantıksızlığı beni hayretler içerisinde bıraktı.

1996 yılı 28 Şubat. İskenderun Deniz Eğitim Alayı.Saat 16 gibi Lumbarağzı'na geldim. Biraz kuyruk bekledikten sonra nihayet giriş yaptım. 18 saat yoldan sonra tam 6 saat ayakta anfilerin önünde hazırol vaziyetinde bekledik. Saat 22'de artık bizim işlemlerimize o gün başlamama kararı vermiş olacaklar ki koğuşlara uygun adım, marş marş gittik. Herkes bulduğu yere yatıverdi ama uyumak ne mümkün. Usta askerler sırf hava atmak için koğuşlarda sabaha kadar muhabbet ettiler. 18 saat süren uykusuz yolculuktan sonra bir de bunların yüzünden sabahladık.

Askere su yok, çimlere daima

2009 yılında Mardin'de kısa dönem askerlik yaptım.

Genel anlamda küfür, dayak gibi birşeylerle karşılaşmadım. Askerliğim bir kaç ezik rütbelinin egosunu tatmin faaliyetleri dışında sorunsuz geçti diyebilirim. Hatta çok değerli, ahlaklı, kültürlü, askeri seven, eli öpülesi komutanlarımız da oldu. Ama yine de uzun dönemlere yaklaşımın bize olan yaklaşım gibi olmadığını ve bazı rütbelilerin meslek etiğine uymayan davranış ve söylemlerini de vurgulamadan geçemeyeceğim.

Bu yazıda asıl anlatmak istediğim susuzluk sorunuydu. Mardin gibi kurak bir memlekette bir de ağustos sıcağında ne içmeye su bulabilir haldeydik ne de musluklardan su akıyordu. Tugayın kuyuları kurumaya yüz tutmuştu ve su belli olmayan saatlerde veriliyordu. Günlerce tuvaletimizi tutmak zorunda kaldığımız, sabah içtimasına tıraşsız çıktığımız oldu susuzluk yüzünden. Bir gece artık isyan noktasındayken ve yana yana içecek ve elimizi yüzümüzü yıkayacak su arıyorken birden tabur binasının hemen arkasındaki çim sahanın sulanmakta olduğunu farkettik. Askerden esirgedikleri kullanma suyunu çimlerin yeşil kalması için kullanıyorlardı...

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Yaşayan Ölüyüm Artık

1997-98 Siirt Jandarma Özel Harekat Tabur Komutanlığı'nda (Dadaşlar) şehit Jandarma Uzman Onbaşı (Ağabeyim)ile beraber görev yaptım. Beraber onlarca operasyona katıldık.

1998 Nisan ayında Bestler Dereler bölgesinde 89 teröristin öldürüldüğü operasyonda beraber çatışmaya girdik.Diyarbakır'da başlatılan operasyonda beraberdik. Bingöl'de beraberdik. Bir kere olsun vatan savunması için canımızı düşünmedik. Her operasyondan yüzümüzün akı ile geldik. O dağlarda ekmeğimizi paylaştık, suyumuzu paylaştık.

En son Çukurca'ya doğru intikale başladık. Şırnak Beton Karakolunda ilk mola verildiğinde abim ve arkadaşları çay demlemişler, beni de çağırdılar. Beraber sohbet edip karnımızı doyurduktan sonra istirahat ettik. Sabah tekrar Çukurca'ya doğru yola çıkmak için araçlara bindik

Zİyaretçİ Sayısı