Bu sitenin çıkış noktası umut. Bu ülkeye barış gelecekse herkesin ama herkesin emek vermesi gerektiğine inanıyoruz. Farklı seslere kulak vermenin, paylaşmanın ve konuşmanın vicdanları dirilteceğini umuyoruz. Yaşadıklarımızı paylaştıkça beylik ezberler yerini gerçek insanların yaşadığı gerçek sorunların tartışılmasına bırakacak.

Asker olarak doğulmuyor, bizlere nasıl asker olunduğunu anlatmanızı bekliyoruz.


*Facebook'ta "Askerler Anlatıyor" sayfasına üye olabilirsiniz: Tıklayın

Bagajda Seyahatin Sebebi

1997 yılıydı, Ankara Oran askeri lojmanlarında oturan bir arkadaşım başörtüsü nedeniyle sıkıntılar yaşıyordu. Lojmana taşındıkları esnada sorun olmayan örtüsü bir süre sonra pek çok uyarı yazısına konu olmuştu. En sonunda başı örtülü olanların ziyaretçi olarak dahi lojmana girmesi tamamen yasaklandı. Arkadaşım da evini lojmandan sivile taşımaya karar verdi, bu süre zarfında da annesinin evinde kaldı. Kocası ve çocukları lojmanda, o ise annesinde.

Ancak kocasının ve ortaokul çağındaki çocuklarının evi taşımaya hazırlamaları da mümkün değildi. Arkadaşım içeri girmek için birkaç deneme yaptı, hepsinde “emir böyle hanımefendi” diyen askerler tarafından kapıdan çevrildi. Ve arkadaşım en sonunda kendi evine eşinin arabasının bagajına saklanarak ve o esnada sinirden ağlayarak girdi.

Bir süre sonra eşi YAŞ kararıyla atıldı da, mensubunun eşini bu derece aşağılayabilen ordudan kurtuldular.

İsimsiz, bize ulaşan emekli subay kızı

Şüpheli ve Sakıncalı Askerler

TSK'da sosyal faaliyet adı altında yemekler, geceler, kokteyller, piknikler, altın günleri, çaylar, törenler düzenlenir. Bu sosyal faaliyetlere rütbeli ve kadrolu her personelin eşiyle beraber katılması zorunludur. Ayrıca bayramların 1. günleri önce kışlalarda daha sonra orduevlerinde zorunlu ve eşli bayramlaşma törenleri düzenlenir. Bu gibi sosyal faaliyetlerde özellikle küçük garnizonlarda her birliğin personel subay veya astsubayı kapılarda ellerinde listelerle bekler. Gelen personelin yanındaki kendi eşi mi, kıyafeti nasıl, başı açık mı diye kontrol ederler. Ayrıca birlik komutanları da aynı kontrolü yaparlar.

Sebep ne olursa olsun bu gibi faaliyetlere mazeretsiz katılmayanların hakkında disiplinsizlik ve emre itaatsizlik suçundan savunmaları alınır ve derhal gerekli cezalar verilir. Tekrarında emre itaatsizlikte ısrar suçundan mahkemeye verilenler de vardır. Bu sosyal faaliyetlere katılmamak en büyük suçtur.

Hele eşi dini inancından dolayı tesettürlü ise bu tip faaliyetlere başını açmadan katılması mümkün değildir.

Şırnak'ta Tuncelili Olmak

Biraz önce Şırnak 6. Motorlu Piyade Tugayı Bakım Bölüğü'nde görev yapan yeğenimle telefonda konuştum. Devreciliği ve özellikle Şırnak'ta Tuncelili olmanın zorluklarını anlattı. Geçen hafta 20 kişilik bir grup tarafından linç edilmek istenmiş. İfade alan görevliye korkusundan ranzadan düştüğünü söylemiş/söyletmişler.

Ordu yeğenimi koruyamayacaksa bize geri göndersin. Kimse evladını dayak yemesi için askere göndermiyor. Yeğenimin başına gelecek kötü bir olaydan komutanları sorumludur.

İsimsiz, bize ulaşan asker yakını

Askeri Doktorlar

Ben 1980/2 tertip olarak askerlik yaptım.

Kasımpaşa Deniz Hastanesi'nde tedavi görürken hasta olduğumuz halde bulaşık yıkama, mutfak ve koğuş temizliği yapmak biz hasta askerlerin üstüne düşüyordu. Bakıcı ve hademeler ise doktorların dışardaki özel muayenesinde görev alıyordu.

Ayrıca yüksek rütbeli askerlerin çocukların hiçbir hastalıkları olmadığı halde hastanede belli bir süre yattıklarına, daha sonra 3 veya 6 ay hava değişimi alarak bu şekilde askerliklerini tamamladıklarına tanık oldum.

Askerleri kendi özel işlerinde kullanan, görevini layıkıyla yapmayan tüm subay ve astsubayları Allah'a havale ediyorum.

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Kısa Süreliğine Komutan

Tabur komutanı çağırıyor dediler, gittim. "Oğlum" dedi, "davul fırın çalışmıyormuş, lojmana git nesi varmış bak; getirmen gerkiyorsa jipi al, çabuk git gel." Ben jipe atladım, taburdan çıktım. Fakat bir gariplik vardı. Yolda lojmana giden rütbeliler selam veriyorlardı. Ben de gayri ihtiyari, sivilden gelen alışkanlıkla sağ elimi sallıyormuşum, farkında değilim. Önüme bir astsubay fırladı, arabadan beni sökerek çıkardı ve "flamayı niye çıkarmadın laann, komutan yokken flamanın ne işi var arabada laaannn," diye kibarca uyardı. "Hadi biz selam verdik, sen neden elini sallayıp duruyorsun haayyyvvaaannn heriifff" dedi. Sağ elini havada gördüm; sonra beyaz bir oda ve beyaz elbiseli adamları...

Beni astsubayın elinden zor almışlar. Revirdekilere anlattım. Gülmekle ağlamak arasında bocaladılar.

İsimsiz, zevkli.org sitesinden alıntı

Şehit Olursak Sorumlu Komutanlarımızdır

Bizler askerliğe Zırhlı Birlikler Okulu ve Eğitim Tümen Komutanlığı'nda acemi eğitimini almak için bulunduk. Acemilikte bize askerliği öğretecekler zannediyorduk. Ama geldiğimizden beri tamirat, çatı tamiri ve boya-badana ile uğraşıyoruz.

Normalde bizlerin uçaksavar eğitimi almamız gerekirken uçaksavar silahını kullanmayı bile bilmiyoruz. Çalıştığımız 1. Alay'da birileri üstlerinden puan kapsın diye bizleri parasız kullanarak garaj yaptırıyor. Tümen komutanımız Tümgeneral Y.B. 3-4 günde bir, Alay Komutanı Albay E.Y. ise 2 günde bir gelip çalışmalarımızı denetliyor. Ellerimizle taş topluyoruz. Burası eğitim birliği ama biz çatılarda çalışıyoruz.



12 Kasım'da [2010] dağıtımız oldu ve üç arkadaşımızdan biri Doğu'ya gönderildi. Hiçbir eğitim almadan, silah bile kullanmadan burada köle gibi çalıştırıldık. Sonra da "uçaksavar silahını neden kullanamıyorsunuz" diye de fırça yiyoruz. Şu an Doğu'da gittiğimiz yerlerde başımıza bir şeyler gelirse, silahlarımızı kullanmayı başaramazsak, bu yüzden şehit olursak bunun sorumlusu Tümen ve Alay komutanıdır. Temel eğitim almadan bizleri buraya gönderenlere bunun hesabının sorulması gerektiğini düşünüyoruz.

Kaçak Mallar Cebe

Ağrı ili, Diyadin ilçesinde jandarma bölüğünde askerlik yaptım.

Orada bulunan B. Başçavuş yakalanan kaçak malzemeleri eksik sayıp daha sonra satıyordu. Ama bize gelince çay içmek, yemek yemek, hastaneye gitmek gibi hayatı gereksinimlere bile kısıtlama getiriyordu.

Böylelerine kim, ne zaman dur diyecek? Halen birlikte olan askerlerin ifadeleri bir alınsa bakın neler duyacaksınız bu adam hakkında.

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Oh Ne Ala Memleket!

Askerliğimi 1999-2000 arası Diyarbakır'da yaptım.

Birgün astsubay üstçavuş olan komutanımla sohbet ederken bana dedi ki "Şu lojmanları görüyor musun? PKK itirafçılarına oturmaları için buralardan ev verdiler, ama bana vermediler." Sonra annesinin başı açık resmini gösterdi. "Bak" dedi "benim annem bilmem kaç yaşından sonra resim çektirmek için başını açmak zorunda kaldı." Anlaşılıyordu ki ordu istihbarat topluyordu ve kimin annesi, karısı tesettürlü diye türlü yollarla deşifre etmeye çalışıyordu. Komutanımın o anki psikolojisi beni gerçekten etkilemişti.

Bulunduğum yer KTM, askeri toplanma merkeziydi. Güneydoğu'dan yani çatışma alanlarından gelen, tezkere almış veya izine giden askerler önümden sırayla geçiyordu. Maalesef o şartlarda delirmiş birini gördüm: Ağzını açmış kaleminin mürekkebini ağzına damlatmaya çalışıyordu. O kadar tuhaf oldum ki, hala düşündükçe içim burkulur. İnşallah düzelmiştir garibim.

Nice insanların kanlarına girdi bu zihniyet, işte görüyoruz. Bence olanların onda biri bile ortaya çıkarılmadı.

Rakı Seferi

Mardin Mazıdağı'nda, dış karakolda görev yaparken karakol komutanı başçavuşun rakısını alabilmek için Mardin merkeze gittik. İki araç sırf bu nedenle karakoldan çıktı. Daha neler neler...

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Şikayete Gidiyorsun Dayak Atıyorlar

Kütahya Hava Er Eğitim Bölüğü’nde erbaş çavuş adayı olarak acemiliğimi yaptım. Giderken içimde bir heyecan vardı. Mutluydum. Ta ki içeri girene kadar.

Gittiğim bölük cehennem bölüğü olarak anılırmış. Karşılaştığım manzara çok kötüydü. Vatan için gelmiş askerlerin gördüğü muamelenin hayvanlara yapılandan bir farkı yoktu: küfür, kötü muamele, dayak, hepsi vardı. İnsanlara, hayvana yapılan muamelerle eğitim veriyorlardı. Güya dayak-küfür yok diyorlar; ama var! Kimsenin haberi olmaz.

Orada herkes kendi saltanatını yaşıyor. Silsile diye bir sistem var, şikayete gidiyorsun dayak atıyorlar. Her biri dövüyor, küfrediyor. Bu sistemi illa ki üst rütbeliler koruyor. Bir anlamda kendileri de suça iştirak ediyorlar. Bir daha söylüyorum: Ben Türk askerlerinin orada ağladığını gördüm.

İnanıyorum ki bu da düzelecek...

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Mayın Taramasında Dedektör Lüzumsuzmuş

Askerlik hizmetimi Şırnak'ta yaptım...

Hergün yolda mayın araması yapardık; ancak mayın dedektörünün pili olmadığından dedektör çalışmazdı. Dedektörler büyük bir pil ile çalıştığından dışarıdan bir yerden de bulmak mümkün değildi. Ben 15 ay boyunca hiç çalışan dedektör ile mayın araması yapmadım. Komutanlar "mayın zaten dedektörle aranmaz, göz ile aranır" diyordu.

Biz bu şekilde hergün onlarca kilometreyi yürüyerek Kuzey Irak sınırındaki üs bölgesine giderken komutan eşi Şırnak'tan Mardin'e alışverişe helikopterle giderdi. Söylentiler çıkınca komutan "helikopterin günlük uçuş planı var, ondan gitti Mardin'e" diyerek geçiştirdi.

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Plansızlık

Ben 329. kısa dönem olarak vatani görevimi Kırklareli’de yaptım. Hudut birliğiydik.

Burada dikkatimi çeken olumsuzluklar erzak konusunda yaşanıyordu. Bölük merkezimiz 120 asker kapasiteli olmasına rağmen, asker azlığı ve bölüğe bağlı hudut karakollarındaki görevlere gidenlerden dolayı bu sayı 40'a kadar düşüyordu.

Fakat öyle bir plansızlık vardı ki hep 120 kişilik erzak gelmeye devam ediyordu. Paketi açılmadan çöpe giden kadayıflar, peynir tenekeleri, kahvaltılıklar vs. Askerlere bol bol veriyorlardı; fakat yine de yemeğin çoğu çöpe gidiyordu.

Çöplükten beslenen köpeklerimiz vardı, hakikaten kilo alıyorlar ve köyün diğer köpeklerini oraya yaklaştırmıyorlardı. Bölük astsubayına bu durumu sorduğumuzda, “hudut birlikleri çok enerji harcar diye devlet buraya fazla istihkak çıkarıyor” demişti.

Bir diğer husus ise kışlık botlarla ilgiliydi. Biz Ağustos’ta teslim olunca bize yazlık bot verildi. Fakat Kasım, Aralık ve Ocak aylarında da askerlik yaptık. Havalar hem soğudu hem de yağışlar başladı. Yağmurlu havalarda yazlık bot içine su alıyordu. Depoda kışlık botlar olduğu halde bölük astsubayı bize o botları veremeyeceğini, çünkü istihkakımızın olmadığını ifade etti.

Bu kadar kötü planlamayla Türkiyemiz hakikaten iyi dayanıyor.

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Kız Peşinde Resmi Araç

89/1 olarak Konya'da görev yaptım. Askerde görevim şoförlüktü. Ama ne şöförlük yaptık!

Bazen hiç resmi işimiz olmadığı halde başçavuşumuz Transit'le dışarı çıkardı. Akşama kadar onun özel işlerini yapardık. Daha yetmiyormuş gibi oğlunu okula, hanımını özel olarak işyerine bırakırdık.

Astsubayın caddede gördüğü kızı tekrar görmesi için aynı caddeden 5 defa geçtiğim oldu.

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Çağdaşlaşma Dersleri Kime Veriliyor?

Uzun dönem askerlik yapanlardan birisiyim. Kişisel egolarının tatmini için çok gereksiz şeyler yapan insanlar topluluğu ile ben de tanıştım.

Ramazan ayında sabah sporu ve 3000 metre koşudan sonra öğlen tatilinde güneşin alnında (oruçlu olduğumuzu bile bile) bizi zorla maça çağırırlardı. Her zaman komutana pas atman ve sürekli en üst rütbeli komutana yapılan yalakalıkları normal görmen şartı ile.

Bize çağdaşlaşmaktan dem vuranlar ve farklı dinlere saygı dersleri verenlerin, kendi insanlarının horlanmasına yorumları nedir acaba? Bu düşmanlığın sebebini bilen bir Allah'ın kulu var mı?

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Artık Emek

Ben 1971-1 tertip olarak Adana'da askerlik yaptım.

Kurmay başkanın köpeğine kulübe yaptırmak için takriben 3 ay boyunca 2 asker görevlendirildik. Bir de ördeğine havuz ve kümes yapıldı. O da 6 aylık süreçte 3 askerin çalışmasıyla ancak bitti.

Her şey vatan için!

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Aktütün'de Bir İnfaz

Aktütün Karakolu ilk olarak 13 Eylül 1992 tarihinde PKK'nın saldırısına uğradı. Yaklaşık 500 kişilik PKK grubuyla çatışan birlikten 22 asker şehit oldu. O günlerde Şemdinli Hudut Tabur Komutanı bugün emekliye ayrılmış olan Erdal Sarızeybek idi.

1992 Hakkari, Şemdinli, Aktütün Karakolu.

O dönemde Erdal Sarızeybek komutasında birçok acı anılarımız oldu. Unutamadığım bir olay ise, hala konuşulan meşhur Aktütün karakolu baskını (1992) sonrasında karakol komutanı yüzbaşının yaptığı adi bir olaydır. O an çaresiz kalıp karşılık veremediğim için hala içim içimi yiyor.

Baskın sırasında karakolun çatısına düşen roket sebebi ile korkup dışarı fırlayan, askerler ile yaşayan ve çok sevimli olan karakolun köpeğini bir askere emir vererek ağaca bağlattı. Karşısına sandalye koydurup oturdu. Keyifle tabancasını çıkardı. Hepimiz bakıyorduk. Bu adamın ne yapacağını tahmin etmeye başladık. Ama yapabileceğimiz bir şey yoktu. Nişan aldı ve köpeğin kafasına ateş etti. Can havli ile ipini koparıp kaçan hayvanı daha fazla acı çekmesin diye biz askerler ateş ederek öldürdük. Hepimiz çok üzüntülü idik, bazılarımız ağlıyordu.

Bu tarz insanların Türkiye'ye hizmet verdiğini düşünüp onlara değer veriyoruz.

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Sazanlık Yapıp Her Şeye Atlama

Kısa dönem er olarak Iğdır’da askerlik yaptım.

Acemi bölüğüne gelen bir uzman çavuş sordu: "Aranızda PHP programlama (web sitesi yapmak için) bilen var mı?” Biliyorum dedim, demez olaydım. Salaklık bende! O kadar da uyarmışlardı sazanlık yapıp her şeye atlama diye.

Beni uzman çavuşun yanına verdiler ve bütün askerlik hayatım, yani 6 ay onun pornografik içerikli arkadaşlık sitesini yapmakla geçti. Keşke tuvalet temizleseydim de yapmasaydım diyorum; çünkü resmen canımı çıkardı. Nöbet tutmam, kantine bakmam, yazıcılık ve çavuşluk yapmam yetmezmiş gibi bir de adamın kişisel ticari fantezileriyle uğraştım.

Keşke daha fazla nöbet tutsaydım da bu tür işleri yapmak zorunda kalmasaydım.

Cevaplanmaması Gereken Sorular

Askerliğimi Siirt 3. Komando Tugayı’nda yaptım.

Bir çavuş ve beraberindeki 7-8 arkadaşı sabahtan akşama kadar bölüğün tüm mıntıka sahasını hem de 2’şer 3’er defa temizler mi? Biz temizledik. Suçumuz ne? Nöbetçi subayın “haftasonunda halı saha sırası kimde” diye sorması ve bizim arkadaşların da “sıra bizde, oynamak istiyoruz” demesi… Nöbetçi uzmanın varken ne haddine senin “biz oynamak istiyoruz” demen!

O uzman, bize sabah içtimasından akşam kararıncaya kadar her tarafı sildirdi süpürttürdü. Bölük komutanına bile söyleyemedik. Bana bir şey olmazdı, terhisime 1 haftam kalmıştı. Sırf arkadaşlarıma bir şey yapılmasın diye ben de sustum.

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Acemi Birliği Yürümekle Geçti

2005 yılında 85/3 olarak askere gittim. Acemi birliğimi Ankara Etimesgut’ta yaptım.

İlk iş, 15 TL’lik “asker çantası” dedikleri bir malzeme çantasını zorla satmak oldu. Biz askere gelirken yanımızda her şeyi getirmiştik; ama yok, onları kullanamazsın. Ne sabah kahvaltısı ne öğle yemeği ne de akşam yemeği bir şeye benziyordu. Kantin sivil hayattaki marketlerden daha pahalı, ateş pahasıydı. Ama aç kalmamak için mecburen kantinden karnımızı doyuruyorduk. Bir ay boyunca sol-sağ-sol-sağ yürüdük. Acemi birliği sadece yürümekle geçti.

Usta birliğini Lüleburgaz’da Pamir Kışlası’nda yaptım, bir ay orduevinde çalıştım. Komutan hanımlarının günlerinde servis yapmaktan yoruldum.

Fırça üstüne fırça atan, 70 askeri 40 kişilik koğuşlara koyan komutanlarımız vardı. Komutanlara hizmet yapmaktan 2 saat uyuyamıyorduk. Koğuşlar bodrum katındaydı, havasızlıktan nefes alamıyorduk. Askerler komutanların umurunda mı? Gelsin kaymakamı, gelsin valisi, gelsin özel konuğu... Sabahlara kadar içen komutanlara hizmet mi edelim, nöbete mi gidelim? Sadece işkence, rezillik!

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Baharda Askerlik Zordur

2001 yılında kısa dönem olarak askerliğimi İstanbul'da yaptım.

Acemi birliğinde 140 kişiydik. 4. takım komutanı daha yeni mezun olmuş, 18 yaşında bir astsubay çavuştu. 140 kişilik acemi er topluluğu ise mühendis, öğretmen, polis, mimar, işletmeci, hakim, avukat gibi meslek sahibi olmuş, birçoğu toplumda saygı duyulacak konuma gelmiş, 23-35 yaşlarında insanlardan oluşuyordu. Bu 18 yaşındaki komutanımız(!) işte bu insanlara küfür etmeyi, sürün komutu vermeyi çok seviyordu.

Bir de nisan ayında İstanbul'da olmanın zorluklarını yaşadık. Niye mi? Çünkü her tarafta yeşil otlar vardı ve bu otları nedense birilerinin yolması gerekiyordu. Bir daha askere gidersem (Allah yazdıysa bozsun) acemiliğimi kışın yapacağım: Ot yolmamak için!

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Kurbağa Avı

Sene 2001, 81/1 tertip olarak Amasya 12. Alay Çavuş Talimgahı’nda acemiliğimi yapıyordum.

Dağıtımımıza yakındı. Paşanın talimatıyla tugayın içinde paşanın zevki için müthiş bir yapay gölet hazırlanmış. Tüm alayı oraya götürdüler. Göleti görünce çok şaşırdım, şelale görüntüsü vermek için yurtdışından özel taş getirttiklerini öğrendim. Masraftan kaçınmamışlar, nasılsa para bol.

Göletin kenarına binlerce askeri dizdiler. Subayın birisi geldi ve yere eğilerek küçük bir taş parçası aldı. Sonra bizden o taşın boyundaki ve ondan daha büyük olan taşları elimizle toplayıp kenera biriktirmemizi, ayrıca ot ve dikenleri de çıplak ellerimizle temizlememizi istedi. Çünkü taşlar ve dikenler göletin kenarında yürürlerken ayaklarına batıyor ve rahatsız ediyormuş.

Daha sonra subayın biri geldi ve “birkaç asker botlarını çıkarsın, yerdeki boş peynir tenekelerini de alsın ve kurbağa yavrularını bu tenekelerle avlamak için göle girsin” dedi. Birkaç kişi göle girdi ve bu ana kuzuları milyonlarca kurbağa yavrusunu avlamaya başladı. Biz ellerimizle diken ve taşları ayırırken göletin çevresinde bulunan kamelyada subay eşleri içki alemi yapıyor ve keyif çığlıkları atıyorlardı.

Kendimi başka bir ülkenin esir kampında hissettim, çok aşağılık bir durumdu. O günden beri Doğu’daki insanların devletten neden nefret ettiğini anlayabiliyorum. Ömür boyu bunu unutmayacağım ve her zaman da anlatırım.

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Sakallı Atatürkçü Düşünce Derneği Üyeleri

2010 yılında Kayseri 1. Komando Tugayı Askeri Gazino Müdürlüğü'nde askerliğimi yaptım.

Bulunduğum yer bir sosyal tesis olduğu için neredeyse her gelen elini kolunu sallayarak içeri giriyordu. Güvenlik sıfırdı. Birgün Atatürkçü Düşünce Derneği'nin yemeği vardı. Kurallar gereği sakallıları içeri almıyorduk. Dışarda kalanlar içeri telefon açarak uygun olmayan saçları ve sakallarıyla içeriye giriyorlardı, çünkü onlar Atatürkçü Düşünce Derneği üyesiydi.

Ama başı kapalı birisi geldiği zaman, başları saçlar görülecek şekilde yeniden bağlatıyor, içeride de bayan başını düzeltirse diye kontrol ediyorduk. İstenilen gibi olmadığı zaman kapı dışarı ediliyorlardı.

Sosyal tesis olduğu için siviller de mekanı düğün, yemek, doğumgünü gibi organizasyonlar için kiralayabiliyorlardı. Askerler, rütbelilere hizmet etmek yetmiyormuş gibi bir de sabaha kadar sivillere hizmet etmek zorunda kalıyorlardı.

Dağda Savaş Ama Orduevine Gelme

Asteğmendim. Asıl birliğim Doğu’da sakin bir ilçedeydi. Orada özel birlikler oluşturdular. Ben gönüllü olarak katıldım, tim komutanlığı yaptım.

Askerliğim boyunca timimle birlikte Türkiye’de gitmediğimiz tehlikeli bölge kalmadı. En son 1992 yılında Şırnak’taki Cudi dağında timimle birlikte çatışmaya girdik. Çatışmanın ertesi sabahı da terhis olmak için üç asteğmen arkadaş asıl birliğimize gitmek için dağdan ayrıldık. Konvoyu beklememek için sivil yolculuk yaptık. 20 saat yolculuktan sonra Erzurum’a vardık.

Gece orada kalıp sabah asıl birliğimizin olduğu yere gitmemiz gerekiyordu. Gecelemek için orduevine gittik. Zorbalar hiçbir gerekçe göstermeden bizi içeri almadılar. Asteğmen kimliklerimizi göstererek Şırnak’tan geldiğimizi ve gece çatışmaya girdiğimizi anlattık. Hatta hafif yaralarımızı dahi gösterdik. Bunlara rağmen bizi orduevine almadılar. “Komutanın emri var, sizi alamayız” dediler.

Vatan sağolsun.

İsimsiz, bize ulaşan eski asteğmen

Telefonda Bekletilme Dayağı

1986 ve 1988 yılları arası Kıbrıs 39. Piyade Tümen Komutanlığı'nda, Tümen Haber Merkezi'nde askerliğimi yapmaktaydım.

Haber merkezi giriş kapısında gündüz nöbeti tutmakta idim. Tümenimizin Kurmay Başkanı Kurmay Yarbay B.B. hızlı adımlarla haber merkezimizin girişine doğru geldi. G3 piyade tüfeğini çapraz vaziyette takmış nöbetimi tutuyordum. Sol elimin şarjör kısmına biraz yakın olduğunu tespit etmiş olmalı ki sol omuzumdaki onbaşı rütbesini sökerek, "sen çavuş olamazsın" dedi, enseme de bir patlattı ve içeri geçti. (Gerçi daha sonra çavuş rütbesini takmak nasip oldu. Yoksa, çavuş olmayana kız yok derlerdi ya, neyse) Doğru telefon santraline girdi ve içeride bir gürültü koptu.

Sonradan öğrendik ki acemi birliğinden yeni gelen Antalyalı garibim Adem kardeşimi fena halde dövmüştü. Adem, yüzü gözü morarmış halde birkaç gün görevinin başına dönemedi. Bunu yapan koskoca bir kurmay yarbaydı. Meğer başçavuşumuzun telefon görüşmesi yaptığı hattı Yarbay istemiş. Normalde Adem kardeşimin başçavuşumuzun telefonunu keserek yarbaya bağlaması lazım

Stres Atma Aracı

Ben askerliğimi Şırnak’ta yaptım.

Birgün bölük komutanımız gözümün önünde bir devreme sadece bot bağı çözük diye silah dipçiği ile vurdu. Biz bu vatanın evlatları olarak operasyonlarda canla başla yüreğimizi ortaya koyarken, komutanlar askerleri bir stres atma aracı gibi görüyorar. Bu durum içler acısı.

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Barış Zamanı Kamuflaj Çamuru

1983 yılı, Samsun.

56. Piyade Alayı olarak tatbikatta gece eğitimine çıktık. Bölük komutanı Ö. Üsteğmen "yüzleriniz çok parlıyor, kamuflaj yapın" dedi.

Malzeme olarak birşey yok. "İşeyin" dedi, "çamur yapın yüzünüze sürün". Necaset tabii, ben yapmadım.

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Tanrı-Allah Çatışması

2007 yılı, Kocaeli Cengiz Topel Deniz Hava Üs Komutanlığı'nda bulunan köpeklerden biri hasta olmuştu. Hayvanı helikopterle Bursa Hayvan Hastanesi'ne götürdüler. Bizim bir arkadaşımız ağır ateşli hasta olmuştu, revirden Gölcük Askeri Hastanesi'ne götürmediler.

Bir kez de yemek yemek için hazırdık, kıta astsubayı dua yaptırırken asker "Tanrımıza hamdolsun" dedi ama bütün askerler "Allahımıza hamdolsun" dediler. Komutan bize bağırdı, hakaret etti ve dua üç kez tekrarlandı. Askerler yine "Allahımıza hamdolsun" dediler. Sonunda komutan bize akşam yemeği yedirmedi ve bizi sahada süründürdü.

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Silahsız Gece Görevi

2001 yılında Sarıkamış Topçu Alayı'nda asteğmen olarak görev yaptım.

12 ay kaldığım Sarıkamış'ta yaşadıklarım benim askerlikten nefret etmem için fazlasıyla yeterli oldu. Alay karargah bölüğünün nöbetçi subayı olduğum bir gün bölüğe akşamüstü 4 gibi bir telefon geldi. Telefondaki bayan, banyo yaptığını, sabunlu kaldığını, suların neden kesildiğini soruyordu. Tabii önce kendi eşinin rütbesini söyleyerek başladı azarlamaya. "Bilgim yok" dedikçe "neden bilgin yok" diyordu. "Sebebini hemen araştıracağız" dedim ve telefonu kapattım.

Alayın nöbetçi amirini aradım. Yüzbaşı, yanıma birini alarak depoya gitmemi ve oradan su sesinin gelip gelmediğine bakmamı istedi. Depo denilen yer alayın yaklaşık 2 km yukarısında, tepede, ormanlık alanın içinde kalıyordu. Mecburen bir askerle beraber gittik, suyun oraya gelmediğini anladık. Aşağı inip bilgi verdik. Nöbetçi amiri destek birliğinden bir su tesisatçısını, bir de elektrikçiyi yanıma almamı ve emrini beklememi istedi.

Bir Kartı Almaktan Aciz Komutan

2004 yılının bahar başları Van Özel Harekat'ta askerdim.

Hala aklımda; öğle yemeği sonunda bölüğün yazıhanesininkapısından girecekken yaklaşık 50 metre ileride bulunan komutan kamelyasından 3. bölük komutanı, "asker buraya gel" diye bağırdı. Önce komutan bana mı bağrıyor diye düşündüm ama o güzergahta komutanların yanında kıçlarından hiç ayrılmayan postaları olduğu için postasına diyordur diyerek etrafa bakındım. Baktım kimseler yok üç saniyelik bir gecikmeyle bir koşu komutanın karşısına dikildim. Komutanımız "sana bağırıyorum duymuyor musun" diyerek beni iyice bir fırçaladı. Canı sağolsun alışkındık nasıl olsa. Durmadı söylenmeye devam etti. Ben de söz isteyerek, gerçi haddimiz değil bu kudretli komutanımız karşısında ama, dedim ki "komutamım postanızı çağırıyorsunuz zannettim. Etrafta kimseyi göremeyince de beni çağırdığınızı anlayarak koşarak yanınıza geldim. Zaten üç saniyelik bir olay. Emre itaatsizlikten ziyade bir yanlış anlaşılma var." "Sus" dedi bana, sustum.

Posta Olmanın Hikmeti

Ben askerliğimi 2005 senesinde kısa dönem deniz er olarak yaptım.

Bizi ilk önce acemi eğitimi için İzmir'de Poligon denen bir yerde askere aldılar. 1200 kadar kısa dönem asker vardı. B. adında psikopat bir üsteğmen bizi devamlı gece dersi yapma gerekçesiyle toplar, biraz konuştuktan sonra küfürler ve tehditler savurmaya başlardı. Kendisine bir hedef asker belirler, olmadık aşağılamalar yapardı.

Bir ay sonra oradan kurtulduğumu sanırken bu sefer de İstanbul Beylerbeyi Deniz Eğitim Komutanlığı'na gönderildim. Orada da bölük komutanı M. Y. astsubay hemşehrisi olan Kırklarelili bir askeri bulup askeriye içerisinde sıkılmasın diye derhal dış posta yapıverdi. Kalanlar ise ellerinde süpürge sağı solu temizlediler. Ben genelde tavla oynayan astsubaylar için gözcülük yapıyordum, rütbeli gelirse haber vermek için. Yoksa al eline süpürgeyi, akşama kadar süpür dur güneşin altında. Üstüne gecede dört saat nöbet tut.

Askerde şunu anladım: dürüst ve doğru isen bütün işleri sana yaptırıyorlar, yalaka isen ve bu yalakalığın bir komutanın hoşuna gittiyse o seni koruyup kolluyor, sadece ona hizmet ediyorsun. Yani komutan postası olmak bu yüzden bütün askerlerin rüyası, angarya işlerden kaçmak için.

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Zİyaretçİ Sayısı