Bu sitenin çıkış noktası umut. Bu ülkeye barış gelecekse herkesin ama herkesin emek vermesi gerektiğine inanıyoruz. Farklı seslere kulak vermenin, paylaşmanın ve konuşmanın vicdanları dirilteceğini umuyoruz. Yaşadıklarımızı paylaştıkça beylik ezberler yerini gerçek insanların yaşadığı gerçek sorunların tartışılmasına bırakacak.

Asker olarak doğulmuyor, bizlere nasıl asker olunduğunu anlatmanızı bekliyoruz.


*Facebook'ta "Askerler Anlatıyor" sayfasına üye olabilirsiniz: Tıklayın

İtaat ve Korku Nasıl Devam Ettirilir

1. Zırhlı Tugay Lojman Destek Komutanlığı’nda 2004 yılındaki bir olay.

Bölüğe yeni katılmıştık. Katıldığımız bölük çok ilginçti. Çekirdek birlikti. Çalışma birliği diye geçiyor. Bölükte 3 astsubay vardı. Bölük komutanı yoktu. Bölük komutanı vekili olarak bir astsubay vardı. Her şeye o karar veriyordu. Bölük astsubaylarından biri de üstçavuştu. Aynı yaştalardı. Bir diğeri de onlardan birkaç yaş küçüktü.

Bu üç astsubay bölüğü yönetiyorlardı. Çok iyi anlaşan bir komutanlar topluluğuydu. İlginç bir bölüktü dediğim,  içtimalara tulumla çıkılıyordu. Yani herkes amele idi ve görevleri vardı. Herkes saf saf diziliyor ve normal ameleler misali kimi taş taşımaya kimi boyaya kimi inşaat işlerinin bilimum işlerine gönderiliyordu. Adeta bir esir kampı gibiydi.

İlk başlarda çok şaşırdım askerlikle ne alakası var diye. Dışardan görünen askeri birlik ama esir kampı ya da amele pazarı gibi çalışan bir birlik. Bir de iki adet sivil usta var. Devletten maaş alıyorlar. Ama yaptıkları askerleri çalıştırıp şunu şöyle bunu böyle yap diye tarifte bulunmak. Çalışan askerlerdi. Maaş alan ise ustalardı. Ustaların da tabii ki komutanlarla araları iyiydi.

Tam bir ekip vardı üst düzey arasında. İlk başlarda çok isyan etmiştim içimden bu duruma. Aileler çocuğu asker diye gönderiyor ama bölük inşaat şantiyesi gibi çalışan bir birlikti. Tulumlarla çalışılıyor.

Bu bölükle ilgili ve komutanların tavırlarıyla ilgili anlatılacak çok şey var. İlerleyen zamanlarda yazabilirim. Ama bir olay çok trajikti:

Bölük çok ağır şartlarda işleri de yaptığı için çok yoruluyorduk. Hem askerliğin temel eğitimleri (spor, akşam eğitimi, nöbet vs.) hem de inşaat işleri. Diğer bölükler işlerini bitirdiklerinde nöbet harici hiçbir görevleri yokken, bizim bölüğün işleri hiç bitmiyordu. Akşam başka bir görev, sabah başka bir görev, bir de üstüne nöbet. Eğer bunlarda aksaklık olursa küfür hakaret ve dayak da gecikmiyordu.

Anlayışsızlık had safhadaydı komutanlar arasında. Cevap ya da savunma hakkı gibi bir lüksünüz de yok. Aksi taktirde en ufak bir kızgınlıkta bölük komutanı astsubay kafayı size takıyor ve elinden gelen her türlü psikolojik baskıyı yapıyordu.

Bir gün, kışlada bizim bölüğün astsubayı nöbetçi idi. O gün de yeni bir arkadaşımız alışık olmadığı için çok çalıştığı günün ardından bitap düşüp gece nöbetinde uyuyakalmış. Dayanıklı bir Doğu çocuğu olmasına rağmen dayanamamış ve nöbette üst devre bir askerin ona talimat verip “sen takip et, komutan gelirse uyandır, ben uyuyacağım” demesi üzerine kendine yedirememiş o da uyuyakalmış. Bunu da bölük astsubayı teftiş sırasında yakalamış.

Sabah içtimasında herkes korkuyla bekliyordu. O iki kişi çağrıldı ve kazan dairesi denen yere götürüldü. İçerden gelen sesler iç acıtıyordu. Dayak atılıyor hatta palaskayla vuruluyor ve sesler dışarıya bizim kulağmıza geliyordu. Epey bir dayak aşamasından sonra dışarıya çıktılar ve ceza bitmedi. Tek ayak üstünde bir gözetmen eşliğinde akşama kadar durmaları emri verildi. Eğer ayaklarını yere basarlarsa ve bunu da gözeten asker söylemezse herkes dayak yiyecekti. Burada komutanın en çok kızdığı ise, benim nöbetimde nasıl uyursunuz idi.

Bu da yetmemiş gibi bu askerler mahkemeye verilecekti. Evet hem dayak, küfür, hakaret ceza, hem de mahkeme vardı. Komutanı vazgeçirebilmek için birkaç üst tertip harekete geçip diğer astsubaya da yalvararak “komutanım yalvarırız arkadaşlarımızı X komutanımız mahkemeye vermesin” diye feryat figan ettiler. Fakat o komutan bunu kabul etmedi ve küfür ederek “uyumasalardı ....” dedi. Aslında burada, itaati ve korkuyu devam ettirebilmek için, başka bir komutan devreye giriyor ve reddedilmelerle askerler daha da bir korkutuluyordu.

Neticede, yeni gelen asker gündüz ağır çalışmalardan yorgunluğun verdiği sersemlikle üst devre askerin komutanvari hareketlerine dayanamayarak uyuyakalmış, bir de üstüne dayak yemiş ve cezası da cabasıydı. Mahkeme de bile bile korku unsuru olarak dosya halinde bekletildi. Verilmedi ama her an verebilirim tehdidi olarak yazıhanede durdu.

Askerlik diye gelinen yerde, esir kampı tarzı çalışmalar ve komutanların egosunun tatmin olduğu bir bölük. Şikayet edebileceğiniz bir merci var mı? Evet, var. Ama şikayet merciiyle de arası çok iyi olan komutanlar ve bu şikayet haberi alındığında kızılca kıyametlerin kopacağı ve askerin ayvayı yiyeceği bir bölük.

Daha anlatacağım şeyler de olacak...

İsimsiz, bize yazan eski asker

Zİyaretçİ Sayısı