Bu sitenin çıkış noktası umut. Bu ülkeye barış gelecekse herkesin ama herkesin emek vermesi gerektiğine inanıyoruz. Farklı seslere kulak vermenin, paylaşmanın ve konuşmanın vicdanları dirilteceğini umuyoruz. Yaşadıklarımızı paylaştıkça beylik ezberler yerini gerçek insanların yaşadığı gerçek sorunların tartışılmasına bırakacak.

Asker olarak doğulmuyor, bizlere nasıl asker olunduğunu anlatmanızı bekliyoruz.


*Facebook'ta "Askerler Anlatıyor" sayfasına üye olabilirsiniz: Tıklayın

Ellerim Kırılsaydı da Sana Vurmasaydım

2002-2003 yılları arasında askerliğimi asteğmen olarak İskenderun 39. Mekanize Tugayı'nda yaptım.

Yaşadığım iğrençlikleri birkaç başlıkta aşağıda sıraladım. İçinde sürü psikolojisine uyarak veyahut üslerimden korkumdan yaptığım kendi yanlışlarım da olduğundan dolayı bu yazı aynı zamanda bir özleştiridir.

-Bölük komutanımız, kısa dönem üstteğmen askerin anasına sövmeden kesinlikle vurmazdı. Mutlaka önce küfreder, ondan sonra dayak atardı. Bu alışkanlığını benim askerliğim süresince hiç bozmadı.

-Dayak o kadar olağan bir hale gelmişti ki rütbeliler dayak atarken yaratıcılıklarının sınırlarını zorlamaya başlamışlardı: uçarak tokat, dönerek tekme denemeleri vs.

-O gün annesinin öldüğünden haberim olmayan bir askere, beni komutana küçük düşürdüğü için attığım ilk ve son tokadı asla unutmadım. Ve bunun için kendimden nefret ediyorum. Adı Bakır Demir, Urfalıydı. Henüz 16 yaşındaydı. Ölen abisinin kimliği kendisine verildiği için askere küçük yaşta gelmek zorunda kalmıştı. Bakır, eğer bu yazıyı bi şekilde okuman nasip olursa bil ki hala vicdan azabı içerisindeyim. Ellerim kırılsaydı da sana vurmasaydım. Kusura bakma kardeşim, benden bir tokat alacağın var. Gördüğün yerde atabilirsin.

-Evli ve iki çocuk babası olan başçavuşa fahişe ısmarladığım için beni tatbikata götürmemesi için bölük komutanını ikna etti.

-3. Takım komutanı astsubay üstçavuş kendi takımındaki askerlerin mektuplarını okumak için sabırsızlanırdı; çünkü mektuplarda asker karılarının fotoğrafları olurdu.

-Diğer bir üstçavuş astsubay kantinde yaptığı harcamaları kesinlikle ödemezdi, nasıl olsa açığı askerlerden kapatıyolar derdi.

-30 kişilik takımımda 24 kişinin okuma yazması yoktu ve ben onlara 10 maddelik "Atatürk kimdir" yazısını ezberletmek zorunda idim.

-Adı Abdullah olan Diyarbakırlı askerimi 12 ay boyunca yalnızca eğitimde bir kere gördüm.Çünkü inşaat işçisiydi. Taburun tüm amele işleri ona ve birkaç arkadaşına yaptırılıyordu. Ve bu asker denetlemede süngü gösterisi yapamadığı için dayak yedi.

-Bazı askerler sivil hayatlarında siyasete bulaşmışlarsa, özellikle sol görüşlü herhangi bir eyleme katılmışlarsa, dosyalarında şüpheli ve sakıncalı asker yazıyordu ve vatan sevgisi bilinci kazanması için en ağır ve pis işler onlara yaptırılıyordu.

Asteğmen Oğuzhan, bize ulaşan eski asker

Zİyaretçİ Sayısı