İstanbul’da Levazım Maliye Okulu’nda askerlik yaptım.
O dönemde S1 yazıcısı idim. S1 subayı nöbete kaldığında biz de onunla birlikte nöbete kalır, o yatmadan yatamazdık. Nöbetçi subay odası olmasına rağmen orada kalmaz, kendi odasında bize yatak hazırlatırdı. Ama ne hazırlama! Çarşaflar temiz olacak, yatak üzerine para atsan havada iki tur dönmeden yere düşmeyecek, sabah kalktığında odasına özel kahvaltısı gelecek, gece herhangi bir vukuat olma ihtimaline karşılık onun yerine sabaha kadar uyumadan beklenecek.
Bu olay sadece nöbetlerde böyleydi. Normal zamanlarda ise masasını günde iki kez siler, botlarını her sabah boyar, arabasına haftada üç gün iç-dış yıkama, bir gün ise mazotla motor yıkaması yapardım. Bu benden önce de böyleydi, eminim benden sonra da böyle devam ediyordur.
Davullarla, bayraklarla analarımız babalarımız bizi sözde peygamber ocağı denilen askere uğurlarken acaba hangisinin aklından gözlerinin içine bakarak yetiştirdiği evlatlarının başkalarına karılarının bile yapmadığı hizmeti yapacağı geçerdi...
İsimsiz, bize ulaşan eski asker