Bu sitenin çıkış noktası umut. Bu ülkeye barış gelecekse herkesin ama herkesin emek vermesi gerektiğine inanıyoruz. Farklı seslere kulak vermenin, paylaşmanın ve konuşmanın vicdanları dirilteceğini umuyoruz. Yaşadıklarımızı paylaştıkça beylik ezberler yerini gerçek insanların yaşadığı gerçek sorunların tartışılmasına bırakacak.

Asker olarak doğulmuyor, bizlere nasıl asker olunduğunu anlatmanızı bekliyoruz.


*Facebook'ta "Askerler Anlatıyor" sayfasına üye olabilirsiniz: Tıklayın

Ben Kimin Askeriyim?

1998 yılının ilk günleri. Iğdır yolundayım, 20 yaşındayım. Devre kaybı olmam nedeniyle 1 ay yaptığım acemi er eğitiminden sonra Iğdır'a düşmüştüm. Hiç unutamıyorum o günü, tam bir hayal kırıklığıydı. Şırnak, Hakkari, Cizre vb. yerler vardı hayalimde. Vatanım için savaşmak, gerekirse şehit olmak hayallerimi süslüyordu.

Erzurum Merkez Komutanlığı... İyi askeriz ya, gittik inzibatlara teslim olduk. Gitmez olaydım. . Meğer toplanma merkezleri toplama kampları gibiymiş. Rezillik diz boyu. Ama esas zulüm bizi Iğdır'da bekliyordu; ama haberimiz yoktu.

Iğdır'da 5. Alay, Alay Komutanı R. 21, bilen bilir. Heyecanlıyım, kabıma sığamıyorum. "Hudut kartalı olacaksınız" dediler. Hudut kargası olduk. 15 günlük bir hudut eğitimi aldık. Eğitim zamanı Ramazan'a denk gelmişti. Yemekhanede yatıyorduk. Sahur yapan müslüman asker kardeşlerim(!) yemek kalırsa verirlerdi, kalmazsa yapacak bir şey yok.

Yine bir sahurda yemek sırasının sonundayım. (Zaten bizim gruptan başka oruç tutabilen hatırlamıyorum.) Sıra bana geldi. Karavananın dibinde yemeğin suyu var. Sevindim, ekmek ve yemeğin suyu ile sahur yapardım. Asker "yemek bitti" dedi. "Suyundan var işte, ondan verseniz ya" dedim, yüzüme bile bakmadı. Kapattı karavanayı. Yemek alamadık.

Dağıtım yaptılar. 3. Hudut Bölüğü'ne düştüm. Bölük komutanı İrfan Korkmaz. Hiç samimi bir muhabbetimiz olmamasına rağmen sevmiştik onu. Bölükte normal olan herkes severdi onu; ama her şey onun kontrolünde değildi. Üst devre zulmü mesela.

Sabah beşte kalk, yemekhaneyi hazırla, kahvaltı dağıt, kahvaltı faslı, masaları temizle, çöpleri dök, yerleri paspas yap, bir daha çöp dök, ön kapının etrafı buz olmuş onları kır... Offf, bu ne biçim askerlik! Isınmak için içeri girdim, ellerimi kalorifer peteğinin üzerine koydum. Üst devrenin biri bağırıyor: "7/3 DK var mı?" Kimse bakmıyor, ortalıkta 5-6 tane var, ama yorulmuş hepsi. Bana seslendi: "Sen!" "Ben daha yeni girdim içe..." diyordum ki: "Sus ulan, karşılık verme. Geç bulaşıkhaneye!"

Ya arkadaş, sınırın ötesi Ermenistan. O tarafa esir düşsem bu kadar zulüm yaparlar mı acep? Yaptığımız iş önemli değil, maruz kaldığımız muamele bizi bitiriyordu.

Birgün tabur komutanı gelecek. Bölük komutanı sıkı sıkı tembihliyor: "Arkadaşlar, tabur komutanı ne derse desin, ne sorarsa sorsun, önce tekmil verin." Ok, kolay. Adam birazdan nizamiyeden giriş yaptı. Bütün bölük, komutanı hudut tekmili ile karşıladı: "Asil Türk milletinin namus ve şerefini, vatanın bütünlüğünü korumakla görevli..."

Hepimiz yemekhanedeyiz. Ben en uzak köşedeyim. İmkanı yok beni kaldırmaz diye düşünüyorum. İçeri girdi direk beni işaret etti. "Sen!" Yüreğim ağzıma geldi, 80 kişi arasından beni mi buldun dedim kendi kendime. Ayağa kalkmam ile soruyu sordu: "Genelkurmay başkanı kim?" "Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, komutanım". Cevabı Allahtan bildim diye geçiriyordum içimden; ama bölük komutanımın endişeli bakışları gözlerimi delip geçiyordu.

Tabur komutanı bana şöyle dedi: "Sen hayvan mısın?" Çok utanmıştım. Bölük komutanına baktım. O da kıpkırmızı olmuştu. Üzüldüm. "Senin adın yok mu? Hayvanların adı olmaz" diye bağrınıp duruyordu tabur komutanı. "Emret komutanım!" Bir daha sordu: "Sen hayvan mısın?" Bir daha bağırdım: "Emret komutanım!"

Şimdi adımı yazsam... İnsanları askerlikten soğutmaktan mahkemelik olmayalım. Zatem memlekette adalet kayıplarda. Bir daha imkan olsa, askere gider miyim? Gitmem.

Namaz kılmak alayda kesinlikle yasak idi. Bölükte ise biraz sıkıntılı, detaya girmiyorum birilerine zarar vermesin. Tabur komutanı hakkında "sürüleri var" diyorlardı. R. Albay zaten ateistti. Cuma saatleri baskın yapardı belki bir şey yakalarım diye. Normalde asker nöbet tutarken mevziden dışarıyı gözetler ya... Kimsenin dışarıyı gözetlediğini hatırlamıyorum. Herkes içeri bakardı gelen giden var mı, devriye geliyor mu diye. Parası olan asker görev adı altında sık sık izine giderdi, 1 ay gelmediği olurdu. Bizim gibi parasız olan çarşı iznine bile 2 haftada bir çıkardı.

Denetleme olacağı zamanlar göz boyamak için yapılan masrafa harcanan emeğe acıyorum.

Neyse ki askerlik hayatım boyunca gördüğüm rütbeli sayısı çok az. 18 ay askerlik yapanlar birbirlerine bunca zulüm yaparken subaylar zulmetmiş ne çıkar.

Vatan sağolsun...

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Zİyaretçİ Sayısı