Bu sitenin çıkış noktası umut. Bu ülkeye barış gelecekse herkesin ama herkesin emek vermesi gerektiğine inanıyoruz. Farklı seslere kulak vermenin, paylaşmanın ve konuşmanın vicdanları dirilteceğini umuyoruz. Yaşadıklarımızı paylaştıkça beylik ezberler yerini gerçek insanların yaşadığı gerçek sorunların tartışılmasına bırakacak.

Asker olarak doğulmuyor, bizlere nasıl asker olunduğunu anlatmanızı bekliyoruz.


*Facebook'ta "Askerler Anlatıyor" sayfasına üye olabilirsiniz: Tıklayın

Arkadaşlarım Yediğim Dayağa Bakamadı

Kırklareli 5.Kolordu Yüzücü Köprücü Tabur Komutanlığı’nda 2003-2004 yıllarında askerlik görevimi yapıyorum.

Asker arkadaşların haftalık çarşı izinlerini hazırlayıp tabur komutanına imzalatmakla görevliyiz. Tabur komutanımız izinde, vekaleten binbaşı rütbesindeki bir komutanımız bakıyor fakat o da taburda değil. Günlerden Cuma ve çarşı kağıtları komutanlar olmadığı için imzalanamadı. Binbaşımızın yazıcısı, kendisinin haber gönderdiğini, çarşı kağıtlarını odasına bırakmamızı, gece gelip imzalayacağı notunu iletince biz de bıraktık kendi odasına.

Netice-i kelam, ertesi sabah çarşıya çıkacak askerler sivil giyimli olarak içtima alanındalar, fakat binbaşı gece gelmediği için çarşılar imzalanmamış. Nöbetçi subaylar da bu konuyla ilgili toplantı halindeler. Toplantıdan çıkan bir astsubayımız bana, “çarşı sorununun sebebi olarak sizi konuşuyorlar, içeri girip binbaşının bıraktığı notu ve gerekli bilgiyi verip olayı aydınlatın” dedi. Ben de girip selamımı verip kısaca izah ettim. Tabur nöbetçi subayı küfrederek dışarı çıkmamı istedi. Ben de aşağıdaki içtima alanında bekleyen arkadaşlarımın yanına indim. Bizim bölüğün nöbetçi başçavuşu (Bşçvş.Ü.D) yukardaki olayın intikamını almak için aşağı geldi (neyin intikamını aldığını halen anlayabilmiş değilim). Beni 500 kişinin hazırolda beklediği tabur meydanına çağırdı, “Yukarıda neden topuklarının arasında boşluk vardı?” diye sorup ilk yumruğu attı, sonrasını hatırlamıyorum. Sadece bir süre sonra yumruk atmaktan yorulup, sert botları ile dizlerimi tekmelemeye geçtiğini hatırlıyorum. Sonunda ayakta durmakta zorlanıyordum. Dizlerimden kanlar akıyordu. Arkadaşlarıma sorduğum zaman, bakamadıklarını, kafalarını çevirmek zorunda kaldıklarını söylediler.

O yaşıma kadar babamdan şiddet görerek büyümüş bir insandım. Fakat yıllarca yediğim dayakları toplarsak, orada yediğim kadar yememişimdir. Şahsım adına kırgın değilim. Bu vatanın bir evladı olarak, yapılan muameleyi kabullenemiyorum. Benim bağlı bulunduğum başçavuşla arasındaki anlaşmazlıkların pisliğini askerlerin üzerine kusarak intikam aldığını zanneden şahsiyetlere komutanım diyorduk.

Daha buna benzer anlatabileceğim ve tanık olduğum birsürü sahne var. Fakat geçmişin elemini hatırlayıp ziyan olmanın da çok gereği yok. Tek isteğim, bundan sonraki kardeşlerimizin ve çocuklarımızın bu tür manzaralara şahit olmaması. Vatan hepimizin. Ordu kutsal yuvamız. Artık çağırıldığımız zaman değil de koşarak çağırılmadan gitmek istediğimiz bir ordu istiyorum. Vesselam.

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Zİyaretçİ Sayısı