Ben Ardahan Orduevi'nde askerliğini garson olarak yapan birisiyim. Anlatacağım olayda bir dirhem abartma yok.
1997-1998 Temmuz-Ağustos ayları rütbelilerin tayin dönemleri; yani orduevlerinin iki kat kapasiteyle çalıştığı dönemler. Üstüne sivil hakim, il özel idare vs. herkesin geldiği Ardahan'ın en lüks yeri. 16 civarında masa var; garson sayısı (kasiyer dahil) 3. Ben hem garsonluk hem kasiyerlik yapıyorum. O kadar yoğun çalışıyorum ki artık ayak parmaklarımın arası kanıyor ve servisten sonra betona çıplak ayakla basarak temizlik yapmaya çalışıyorum.
Birgün teğmenin biri "siparişimi alsanıza lan!" diye tepki gösterdi. Ben o arada binbaşının siparişlerini götürmeye uğraşıyorum. Tabi karışıklık oldu. Salonda siparişlerini masasına götürdüğüm binbaşı sordu, ne oluyor, diye. Anlattım. Binbaşı teğmeni çağırdı, biraz fırça attı ve teğmen çıktı.
Teğmen gazinonun komutanına beni şikayet etmiş. Tabii ki kaçınılmaz son! Ali Yüzbaşı çağırdı, üst kata çıktık. Yediğim tokatların haddi hesabı yok. (Garsonluk vatani görev ya! Hata yaptık.)
Bunların hepsi 10 dakika içinde oluyor ve elbette servis devam etmek zorunda. Tokatların acısından mı yoksa suratımdaki kızarıklığın sinirinden mi sessiz, sadece gözyaşı dökerek servise devam ettik.
Servis bitti, temizlik yapıyorum. Ali Yüzbaşı geldi. Benim ayaklarım çıplak, artık parmak aralarından kan akıyor. Bana tepkisi "ayakkabıların nerde" diye sormak oldu. Sonra ne oldu? Vicdanı sızladı diyemiyorum. O adamda vicdan olduğuna inanmıyorum. Bana döndü, "sana attığım tokatlar aslında teğmeneydi" dedi.
Buyurun! Hem köle gibi çalış, hem de başkasının yerine dayak ye.
Vatan Sağolsun (!)
İsimsiz, bize ulaşan eski asker