Bu sitenin çıkış noktası umut. Bu ülkeye barış gelecekse herkesin ama herkesin emek vermesi gerektiğine inanıyoruz. Farklı seslere kulak vermenin, paylaşmanın ve konuşmanın vicdanları dirilteceğini umuyoruz. Yaşadıklarımızı paylaştıkça beylik ezberler yerini gerçek insanların yaşadığı gerçek sorunların tartışılmasına bırakacak.

Asker olarak doğulmuyor, bizlere nasıl asker olunduğunu anlatmanızı bekliyoruz.


*Facebook'ta "Askerler Anlatıyor" sayfasına üye olabilirsiniz: Tıklayın

Gözünüz Arkada Kalmasın

Hatay Serinyol’daki Acemi Asker sözde Eğitim Alayı’nda kısa dönem askerlik yapanlardanım.

Orada gördüklerim ve yaşadıklarımla aslında gençlerimizin askerliğe değil hamal gibi, hizmetçi gibi çalıştırılmaya çağırıldığını anladım.

Koğuşlar 4-5 katlı bloklar halindedir ve tüm blokların zeminlerini hemen her sabah tuvaletlerin tıkanmasıyla pis sular basar. Tuvaletlerin hepsi 5. kattan zemin kata kadar pislik içindedir ve üstten üzerinize resmen çiş akar. Daha neler neler... O yataklar, yorganlar, nevresimler kir pislik içinde. Resmen solmuş sapsarı olmuş. O mavi renk hiç yok. Ve kokar, o kadar pis.

Çocuklar o kadar sıkış tıkış koğuşlarda kalırlar ki bir kişi hasta olduğunda sabaha kadar aynı havayı solumaktan en az 15-20 kişi daha hasta olur. Bir koğuşta tahmini 150 kişi kalır.Keyfi olarak koğuş ranzaları değiştirilir, sağlam bozuk demeden dolaplar hurdalığa atılır, eller kanaya kanaya önemsiz otlar yoldurulur.

En ilginç olanı ise tabur komutanlarının köpek hobisi ile eğitime gelen gençlerin onlara bakma fobisi. Her bir köpeğe bir asker görevlendirilir. Köpeklerin nizami gezdirilmesi, çişe çıkarılması ve yoğurtlu ekmek alınıp beslenmesi bu askerlerin görevidir. Yoğurt alma işinden başka bir asker sorumludur ve günde 3 defa yaklaşık 2 km yürüyüp alıp gelir. Ama bu askerlerin hiçbiri yine de fırça yemekten kurtulamazlar.

Yemekhanelerin rezil durumdadır ama albayın ördeklerine ve kuğusuna bakmak için bir astsubay ile bir askerin görevlendirilir. Hergün havuz 4-5 askerle boşaltılır, yıkanır ve yeniden doldurulur. Hayvanların nizami yemleri verilir, dışkıları temizlenir.

Ve tabii askerlerin beyni yıkanır. Son zamanlarda popüler olan ve sempati duydukları örgütün (Ergenekon) propagandası ve övgüler... Bunu yapan o zamanın alay komutanı. Tabi kendi krallığını orada ilan etmiş, kimse karışamıyor. O kadar rahat ki palaska takmaz, kep takmaz, botlar bağsız ve yakası bağrı açık dolaşır. Kabadayılar gibi...

Atış, spor, beden, saha eğitimi falan yok. Olan da göstermelik. Atış yarışlarında baktık 12 bölükte beşte üç vuran 3-5 kişi, onlar da babadan filan görenler. Bu askerleri Doğu’ya sınıra gönderip harcıyorlar resmen. Çok vardı o dönem Doğu’ya gidip şehit olduğunu duyduğum ve kahrolduğum arkadaşım...

Ormanda çıkan yangında patlamayan madde varsa diye önden acemi çocukların ve diğer askerlerin koyun sürüsü gibi sürülmesi... Tabur binalarındaki idari işlerde kullanılmak üzere seçilmiş arkadaşların gördüğü eziyetler, aşağılamalar, hakaretler... Revirdeki yüzbaşı ve üsteğmenlerin o hastalanmış çocuklara ettiği hakaretler ve küfürler... Ayağı koktuğu gerekçesiyle buz gibi betonda saatlerce bekletilen ve ciddi hasta olan 20 yaşındaki fidanlar...Ve annelere yemin törenlerinde söylenen yalanlar: "Sizin çocuklarınız, bizim çocuklarımız. Onlara kendi evlerindelermiş gibi bakarız. Gözünüz arkada kalmasın.”

Silahlı kuvvetlerinde askerlerinin bu kadar aşağılandığı, değersiz muamele gördüğü başka bir ülke daha yoktur. Hani "vatan borcu namus borcu" ya. Bu söz çok eskidi. Şimdilerde bu borç subaylara kölelik borcu olarak değişti. Hayırlısı...

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Zİyaretçİ Sayısı