Bu sitenin çıkış noktası umut. Bu ülkeye barış gelecekse herkesin ama herkesin emek vermesi gerektiğine inanıyoruz. Farklı seslere kulak vermenin, paylaşmanın ve konuşmanın vicdanları dirilteceğini umuyoruz. Yaşadıklarımızı paylaştıkça beylik ezberler yerini gerçek insanların yaşadığı gerçek sorunların tartışılmasına bırakacak.

Asker olarak doğulmuyor, bizlere nasıl asker olunduğunu anlatmanızı bekliyoruz.


*Facebook'ta "Askerler Anlatıyor" sayfasına üye olabilirsiniz: Tıklayın

Astın Hukukuna Riayet Edilmedi

Askerlik yapan herkesin kulağına en az bir kere şu slogan çalınmıştır: "Askerlik üstün emirlerine itaat, astın hukukuna riayet etmektir." Askerde bunun da binlerce askeri mavaldan biri olduğuna üzülerek şahit oldum. Askerliğimi Gaziantep'te bulunan 5.Zırhlı Tugay da kısa dönem olarak yaptım.

Biz gittiğimiz dönem itibari ile kuvvet denetlemesi geçirmek durumunda kaldık. Bilenler bilir gerçekten askerlik yapanların başına gelebilecek en kötü denetlemelerden biridir. Bu denetlemelere yaklaşılırken kısa dönemler olarak bilgisayar ve yazı işlerinden anladığımız için bölük yazıhanelerinde gece geç saatlere kadar çalıştırılır, ertesi sabah 5:30'da kalkıp gündüz mesaisine devam ederdik. Bu arada üzerinde "çok gizli" ibareleri bulunan ve görmemizi bırakın varlığından haberdar olmamızın bile muhtemelen yasak olduğu belgeler ve haritaları kaç kere düzenledim onu bilmiyorum bile. Hem normalde kendilerinin düzenli olarak senelerdir tutmaları gereken (ama tutmadıkları) evrakları bizlere tuttururlar, hem de sabaha aynen vazife yapmamızı beklerlerdi.

Bir keresinde 2:30-4:30 nöbetim vardı. Nöbetçi uzman çavuş tam yatmak üzereyken beni çağırttırdı. Yanına gittiğimde yapılması gereken evrak işleri olduğunu söyledi, ben de kendisine nöbetim olduğunu izah ettim, en azından nöbetimi paraflatmasını istirham ettim. Tahmin edeceğiniz gibi kendisi hiç oralı bile olmadı ve ben hem gece 2:30'kadar evrak işleriyle uğraştım hem de 2:30-4:30 nöbetine gittim. İlk ve son defa birlikte nöbet tuttuğumuz arkadaşı soteye dikerek o nöbette uyudum ve hiç de pişman değilim... 4:30 da nöbet bitti, zaten koğuşa ulaşana kadar saat 5 olmuştu. 5:30'da da tekrar kalkıp mesai yaptım o gün.

Çok iyi bir bölük komutanımız, bir de bir o kadar kötü bir teğmenimiz vardı. Bu teğmenimiz olacak yeni yetme mezun olalı henüz 7-8 ay olmuş, her şeyi ben bilirim havalarındaydı. kendisinden yaşça büyük üniversite mezunlarına "git lan bana bi çay getir!" diye hitap ederdi.
Hiçbir şey, dışarda görsem oturup iki kelam laf etmeyeceğim bu adama orada komutanım demek zorunda kalmak, üstelik onun tarafından aşağılanmak kadar koymadı bana.

Bağlı bulunduğum kolordunun komutanı düzenli olarak kışlamıza gelirdi. Kendine tahsis edilmiş helikopterle geliyor ama geliş sebebi Antep'te üniversite okuyan oğlunu görmek.

Nöbetçi çavuş olduğum gün yemek alımına katılırdık. Orada fazla olduğunu izah etmemize rağmen fazla fazla verilen ve içimiz yana yana çöpe attığımız yemekler de var tabi. Ben hayatımın hiç bir döneminde bu kadar fazla israf görmedim.

Yanılmıyorsam Şubat ayının ortalarında tatbikat için Maraş'a gittik. Personel kalabalık olduğundan konaklanan çadır herkesi ancak normal tulumlarıyla alabiliyor. Ancak bizim uzman çavuşlardan bir tanesi tatbikata evinden şişme yatak getirmiş. Arkadaşların dediğine göre yatak normalde 2-3 kişinin yatabileceği yeri kaplıyormuş. Durumu söyledikleri zaman da "bana ne, s.ktirin gidin dışarda yatın" şeklinde bir cevap almışlar. Şubat ayının ortası ve lapa lapa kar yağdığını hatırlatmak isterim.

Şimdi benim de bir oğlum var. Gerekirse vatanım için gözümü kırpmadan savaşa da giderim; ama ben oğlumu kesinlikle askere göndermeyi düşünmüyorum. Çünkü bana göre orası artık ne peygamber ocağı ne de orada yapılan iş bir vatan hizmeti.

Sungur Alp, bize ulaşan eski asker

Zİyaretçİ Sayısı