Bu sitenin çıkış noktası umut. Bu ülkeye barış gelecekse herkesin ama herkesin emek vermesi gerektiğine inanıyoruz. Farklı seslere kulak vermenin, paylaşmanın ve konuşmanın vicdanları dirilteceğini umuyoruz. Yaşadıklarımızı paylaştıkça beylik ezberler yerini gerçek insanların yaşadığı gerçek sorunların tartışılmasına bırakacak.

Asker olarak doğulmuyor, bizlere nasıl asker olunduğunu anlatmanızı bekliyoruz.


*Facebook'ta "Askerler Anlatıyor" sayfasına üye olabilirsiniz: Tıklayın

Yılların Birikmişlerini Attım Üzerimden

Yıl 2002, Mardin 285. kısa dönem

8 yıl geçti aradan ama başımı yastığa her koyduğumda sürekli sinirlendiğim birileri var. Psikolojimi bozdular. Nereden başlasam bilmiyorum...

Astsubay K.: Kendi devreleri arasında en düşük puana sahip biri. Rütbesi indirilmiş birkaç defa ceza almış fakat atılmamış. Biri birilerini ısırmıyor hesabı. Karargah ondan sorulur. Her türlü dümen vardır. Nöbette erotik film izler. Askerlerden erotik film bulmalarını ister. Nöbetinde eşine hava olsun diye herkesi içtimada bekletir. Nöbete eşini de getirir bazen kendini güçlü göstermek için. Canı sıkılınca birini döver, sonra revire gitmesini rapor almasını engeller. Diğer astsubayların ve kendisinin ölesiye dövdüğü erleri konuşmasınlar diye hava iznine yollar. Çay ocağından çay içer parasını ödemez. Hediyeyi sever. Şimdi nerede kimbilir. Hayat tekrar karşıma çıkarsa da hırsımı alsam biraz diyorum.

Yemekhane: Yemekleri askerler taşır. 3. kattaki yemekhaneye çıkarılırken yemekler dökülür. O merdivenden çıkarken mideniz bulanır. Yemek yiyemezsiniz. İki hafta yemekhaneye gidemedim. Mardin Tugayı mahrumiyet bölgesi. Kantinde yiyebilecekleriniz, eğer gelirse bisküvi ve hazır kek. Abdest suyundan hallice açık çay. Mecbursunuz yemekhaneye gitmeye. Karargahta tugay komutanına örnek yemek gider. Bizzat gördüm o yemeği. Fakat erlere o yemek gitmez. Yemekhanede herkes yemeğini yiyemez. %70 i dökülür. Birgün yemekhaneciye “somun ekmekleri neden dilimlemiyorsun” dedim, “olmaz, herkese belli sayıda geliyor. Almak zorundayım” diye cevap verdi. Ekmekler çöpe gider. İsrafın sınırı yoktur.

Banyo: Haftada 2 defa banyo olur; fakat banyo süresi kısadır, içeride yer bulursan yıkanırsın.

Birgün kantinde oturuyorum bir astsubay geldi. Aslında astsubaylar erlerin kantinine gelmez. Bu astsubay başka bölükten, hem de tugayın diğer ucundan. Bana ters ters bakıyor. Arkadaşım geldi yanıma çaktırmadan “git en iyisi” dedi. Ben de “doğru” dedim gittim. Sonra “neden o bana bakıyordu” falan demiş, kim olduğumu sormuş. Meğerse sorunlu biriymiş, iyi ki gitmişim yoksa başıma bela olacaktı. Aradan iki hafta geçti. Bu adam kendi bölüğünde askerlere küfretmiş. Askerler de bunu kovalamışlar. Ne mi oldu dersiniz. Astsubaya bir şey olmadı, askerlerin askerlikleri uzadı. Hapis cezası aldılar.

Neler gördüm... Normal askerlere insan değil hayvan gibi de muamele etmiyorlar. Biri ölse umurlarında değil. Boşa geçen zamanı düşünen yok. Eğitim var mı? Hayır, sıfır. Üretim var mı? Hayır. Ne de Atatürk sevgisi; A'sı bile yok. Ağızlarına almalarının sebebi başka. Atatürk'ün ilkelerini bile bilmezler. İyi insanlar da görmedim mi, gördüm. Bazı subaylar iyi niyetli fakat altındaki astsubaylar onları delirtiyorlardı. Astsubayların subayların yanında çocuktan farkı yoktu. Topu topu 2 defa atışa gittim. Allahtan silahım iyiydi. Atışlar başarılı geçti. Fırça ve hakaretten kurtuldum. Silahlar ayarsız ve bozuk. Suçlu ise asker her zaman.

Acı olay: Bir askerin asker maaşını (64 TL) her ay eşi ve çocuğu için memleketine gönderdiğini öğrendiğim andı. Bu askeri eşinden çocuğundan ayırıp ona asgari ücret bile vermeyen devlete çok kızdım. Bu askeri uşak gibi kullanıp kendilerine ve ailelerine hizmet ettiren subay ve astsubaylara ne demeli?

Dua ve psikoloji: Hep dualarla geçti zaman. Allah'a yaklaştım, onun varlığını hatırladım. Sabahları kalktığımda ellerimdeki kesiklerin neden olduğunu anlayamıyordum. Meğer geceleri irkildiğimde üst ranzanın kenarlarına çarpıyormuşum, onlar da ellerimi kesiyormuş. Birgün elimi çarptığımda farkettim. Normal hayatta bunu hiç yapmazdım. Askerden sonra da yapmadım.

Bende kalan iz: Türk ordusu asil ve onurlu er, erbaş, subay ve astsubayları hak ediyor. Fakat dua etmiştim oğlum olursa askere göndermem diye. Kızım oldu. Bir tane de yolda. O erkek olursa askere mecbur göndereceğim; fakat asker ocağı-peygamber ocağı deyip yalnız bırakmayacağım onu. Baba olarak askerliğin tehlikeli olduğunu unutmayacağım. Bu vatanı içimizdeki hainlere bırakmayacağımızı anlatacağım ona.

Sonuç: Elbet düzelecektir. Bu millet akıllanıyor artık. Kimse kimsenin kölesi değildir, anlayacak herkes.

Yılların birikmişlerini bir nebze attım üzerimden. Herkes yazsın.

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Zİyaretçİ Sayısı