Bu sitenin çıkış noktası umut. Bu ülkeye barış gelecekse herkesin ama herkesin emek vermesi gerektiğine inanıyoruz. Farklı seslere kulak vermenin, paylaşmanın ve konuşmanın vicdanları dirilteceğini umuyoruz. Yaşadıklarımızı paylaştıkça beylik ezberler yerini gerçek insanların yaşadığı gerçek sorunların tartışılmasına bırakacak.

Asker olarak doğulmuyor, bizlere nasıl asker olunduğunu anlatmanızı bekliyoruz.


*Facebook'ta "Askerler Anlatıyor" sayfasına üye olabilirsiniz: Tıklayın

Keyfiyet

Bu blogun gençlerimizin yaşadığı daha doğrusu yaşamak zorunda bırakıldığı rezillik ve eziyetleri tarihe not düşmek adına çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Ben askerliğimi Kırklareli Pınarhisar'da kısa dönem piyade olarak yaptım. "Komutan"ların geçeceği yoldaki çam iğnelerini süpürmemize izin vermeyip her gün el ile toplatmaları vs daha önce yazılanlara bakınca zaten adi bir vaka olarak ortaya çıkmakta.

Özel bir birlikte yaklaşık 20 er, 6 uzman çavuş ve 1 asteğmen bir üsteğmen komutasında görevliydik. Üsteğmen'in tayini çıktı ve yerine kimin geleceği kesinlik kazanmadığı için birlikteki uzman çavuşlar kontrolü ele aldı. Yeni komutanın gelmesi geciktikçe uzman çavuşlar askerler üzerindeki baskıyı artırıyorlardı. Bir süre sonra kontrolden çıkan bu insanlar akşama kadar kamelyada oturup askerleri şahsi işleri için koşturmaya, ayakkabılarını boyatmaktan tutun, çaylarını, yemeklerini ayaklarına getirtmeye varan birsürü keyfi uygulama içine girdiler. Durum kötüleşince asteğmene konuyu açtık. 40 yıllık asker edası ile bize sürünme, istikamet vb cezalar vererek uzman çavuşların ellerine teslim etti.

Asteğmenin bu seviyesizliği beni konuyu daha üst rütbeli kişilere taşımaya itti. Önce yüzbaşı ile görüştüm, beni binbaşıya yönlendirdi. Binbaşıya konuyu ilettim, sakince dinledi beni ve konu ile ilgileneceğini söyledi. O gün öğlen hayatımızı zindana çevirecek süreç başlamış oldu. İtaatsizlik gösterdiğimiz için bütün takımı eğitime (!) aldılar. Şikayet ettiğimiz uzman çavuşların emrine bizi verdiler ve sabahtan akşama kadar yat, kalk, istikamet, şınav, sürünme, ayı-ördek-köpek vb. hayvan yürüyüşleri gibi eziyetler yaptılar. Gün bittiğinde artık dilimdeki tükürüğün katılaşmış olduğunu, diz ve dirseklerimin kan içinde olduğunu, dikenler içinde şınav çektirdikleri el ayalarıma batmış dikenlerin farkında bile olmadığımı hatırlıyorum.

Bu eziyet yeni komutan gelene kadar devam etti.

Üniversite sınavlarından yüksek puanlar alıp iyi konumlara gelmiş bir insan olarak Güneydoğu'da bu zihniyetin zulümlerine maruz kalanların devlete mesafeli yaklaşmaları askerlikten sonra hiç de mantıksız gelmedi bana.

Allah bizden sonrakilerin yardımcısı olsun...

Kadir Şen, bize ulaşan eski asker

Zİyaretçİ Sayısı