Bu sitenin çıkış noktası umut. Bu ülkeye barış gelecekse herkesin ama herkesin emek vermesi gerektiğine inanıyoruz. Farklı seslere kulak vermenin, paylaşmanın ve konuşmanın vicdanları dirilteceğini umuyoruz. Yaşadıklarımızı paylaştıkça beylik ezberler yerini gerçek insanların yaşadığı gerçek sorunların tartışılmasına bırakacak.

Asker olarak doğulmuyor, bizlere nasıl asker olunduğunu anlatmanızı bekliyoruz.


*Facebook'ta "Askerler Anlatıyor" sayfasına üye olabilirsiniz: Tıklayın

Her İşten Bir Nemalanan Var

Sene 2001, Siirt 3. Komando Tugayı Orduevi'nde vatani görevimizi yapıyoruz.

Komutanımız gelip "aranızda iyi boya yapabilen var mı" diye sordu. Ben ve 5 devrem daha öne çıktık. Bizi çarşıya götürdü, bir boya satıcısının dükkanına girdik. Bize ne tür malzeme gider diye sordu, biz de ortak bir kararla "komutanım, 200 kova boya komple orduevini boyar, fazladan da kalır rütuşlar için" dedik. "Tamam" dedi, "siz 6'nız tugaydan gelecek askerlerin başında duracaksınız, bu işleri 10 gün içinde bitireceksiniz".

Komutan boya satıcısı ile öyle iyiydi ki "kardeşim sen oraya 500 kova yaz, anlarsın ya" deyip gülüşmeye başladılar. Satıcının orduya yazdığı miktar 500 kova, bizim aldığımız ise 200 bile degil, 160 kova. Nerede 340 kova?

Durumu üstümüz olan bölük komutanımıza ilettik, aldığım tepki ve tehditle adeta yıkıldım. Bölük komutanımın dediği aynen şu:

-Askerliginin bitmesine ne kadar var?
-Komutanım, 70 günüm var.
-Peki bu 70 güne itaatsizlikten 30 gün daha ben koysam, seni de en sınır noktadaki karakolun birine atsam hoşuna gider mi? He? Şimdi çık, defol!

Bana konuşma fırsatı bile vermedi. Ey bu ülkenin halkının yemeyip içmeyip sizlere döktüğü paraları usulsüzce kullanan komuta kademesi... Halkın malını, benim malımı peşkeş çekiyorlar, yazık be!

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Zİyaretçİ Sayısı