Bu sitenin çıkış noktası umut. Bu ülkeye barış gelecekse herkesin ama herkesin emek vermesi gerektiğine inanıyoruz. Farklı seslere kulak vermenin, paylaşmanın ve konuşmanın vicdanları dirilteceğini umuyoruz. Yaşadıklarımızı paylaştıkça beylik ezberler yerini gerçek insanların yaşadığı gerçek sorunların tartışılmasına bırakacak.

Asker olarak doğulmuyor, bizlere nasıl asker olunduğunu anlatmanızı bekliyoruz.


*Facebook'ta "Askerler Anlatıyor" sayfasına üye olabilirsiniz: Tıklayın

Üniforma Giymeden Vatandaş Olunmaz mı?

Gereksiz yere övgü cümleleri düzmeme gerek yok. Milliyetçi muhafazakar bir gelenekten geliyorum ve evet, ordu bizim gözbebeğimizdir falan filan… Tamam da kardeşim sizin rütbeleriniz neden bizi sizin karşınızda şahsiyetsizleştiriyor?

Bugün Türkiye’de askerlik hizmeti denilen şey kula kulluktur. Askeriye üniformayı üstünüze giydirdikten sonra sizi bir kurumun malı olarak gören bir zihniyettir. En ağır küfürlerden en insanlık dışı davranışlara biz neden maruz kalıyoruz?

Öyle bir gaddarlık mekanizması çalışıyor ki akıllara zarar… Hem eziyet ediyor hem de ettiği eziyetten dolayı ezileni suçluyor. Yani “ben seni aşağılıyorum, dövüyorum, sana köpek kadar değer vermiyorum ve bunun tek nedeni de sensin” demeye getiriyorlar.

Ve asıl çileyi, yükü bu tür sanal ya da kamusal platformlarda dertlerini dile getiremeyecek, hukuki kanallarla haklarını savunamayacak olan Doğu, Güneydoğu ve İç Anadolu başta olmak üzere bu ülkenin eğitim düzeyi görece düşük gençleri çekiyor. Topluma kanıksattırılmış olan askerlik geleneğinin heyecanıyla askeriyeye gelen bu gençler, birilerinin hizmetçisi olarak kullanılıyor. Ve dikkatinizi çekerim birkaç gün ya da hafta değil, aylarca ve hatta bir yılı aşkın bir süre, her gün...

Ne hakla yapıyorsunuz bunu diye sormak istiyorum. Kimse bize güvenlikle ilgili martaval okumasın. Askerliğin güvenlikle uzaktan yakından ilgisi yok. Askerlik hizmeti içtima adı altında çöp toplama, inşaat işleri yapma, tamir-bakım-onarım-boya-badana-saç/sakal traşı, terzilik, komutanların çocuklarına ücretsiz/bedelsiz özel ders, karılarına/kızlarına şoförlük, uşaklık, hamallık, bodyguardlık gibi işlerden ibaret.

Sürekli bir hizmet hali… Kime? Kendinize mi? Hayır! Ailenize, dostlarınıza, sevdiklerinize mi? Hayır! Kime? Vatana, millete…

Yahu paşam, siz misiniz vatan, siz misiniz millet? Size hizmet etmekle ben bu vatana hiçbir hizmette bulunduğuma inanmıyorum. Tam aksine… Sağlıkları ve beslenmeleri oldukça iyi olan gürbüz ve güzel çocuklarınız gittikleri her okulda “asker çocuğu” olduğu için, özel muameleye tabii tutuldukları için eğitim hayatları zaten diğerlerinden iyi. Ancak bu da yetmiyor size. Bir de elinizin altında bulunan ucuz, hatta bedava işgücünü de kendiniz için kullanıyorsunuz. Size hizmet etmekle ben bu vatana hiçbir hizmette bulunduğuma inanmıyorum. Tam aksine sizin oğlunuza ve kızınıza saatlerce anlattığım matematik sayesinde ve onların “asker çocuğu” olarak zaten sahip oldukları avantajlar nedeniyle, üniversite sınavında yüksek puanlar almalarına hizmet ettim, ben ve benim gibiler sizlere, sizin kişisel tatminlerinize hizmet ettim, ettik. Kendi öz kardeşime ayıramadığım zamanı sizin çocuklarınıza ayırdığım için mi vatana millete hizmet etmiş oldum?

Ben bu vatana-millete askerlik yaparak hizmet edildiğine inanmıyorum. Her şehrin en güzel ve nezih mekanını bir biçimde rütbelilere tahsis eden bir zihniyetin vatan-millet dediğinde, kendisinden başka bir şey anladığını zannetmiyorum. Vatan da onlar millet de onlar. İyi de biz kimiz kardeşim? Vatandaş... Vatandaşız ama asla onlar kadar vatandaş değiliz.

Benim tanık olduğum binlerce olaydan en sıradan olanını anlatarak bitirmek istiyorum. Hikayemiz Ankara'da geçmektedir. Askerlik yaptığımız yere yeni mezun olan bir grup subay geldi. Lojmanda yer yok ya da bir başka sebepten dolayı bu subaylara ev tutulacak. Öğrenciliğimi o şehirde yaptığımdan dolayı benim götürmem emredildi. Emlakçıya gidildi. Yeni mezun subay, yanında asker üniformasıyla duran ben. Yeni mezun subay sivil kıyafetli olduğundan ötürü önce mesleğini ve rütbesini söyledi. “Güzel, iyi bir ev lazım” dedi. "Komisyon almayacaksınız” dedi. “Ben size 20 lira vereceğim” dedi. Emlakçı ise hepsine “tamam efendim” dedi.

Evi göstermek üzere yola çıkıldı. Bu genç paşamız evi beğendi ve tuttu. Herkes bu kolay beğenen ve bizi yormayan genç paşamıza hayır dua etti. Hikaye burada bitti. Ama bir başka hikaye var bunun altında.

Askerliğimi ve öğrenciliğimi aynı şehirde yaptım. Kira zamları yüzünden çok ev değiştirdim. “Tamam efendim” diyen emlakçının bizatihi kendisinden de ev tuttum. Bir kira bedeli komisyon verdim. Hatta hepsini bir seferde veremedim. Bu yüzden iki aya bölerek ödedim. İkinci ayın ödemesi 5 lira (şaka değil 5 lira) eksik olduğu için bana “iyilik yapıyoruz, sonra da böyle oluyor” diye bağıran emlakçı, benden yaşça küçük, havalı subayın karşısında sadece “tamam efendim” diyebiliyordu.

Ben 600 lira komisyon ödedim. Yeni mezun subay 20 lira. Neden? Oysa o maaşlı bir memur, ben babasız, gurbetçi bir öğrenci. Vatana millete hizmet, öyle mi? İnanmıyorum.

Askerlikle ilgili söylenen hiçbir şeye inanmıyorum. Hantal bir kurumu toplumsal değerlerle bezediğinizde o kurum “iyi”, “kutsal” ya da “işlevsel” olmuyor. İnanmayın size anlattıkları güvenlikle ilgili hikayelerine. Biz onlara inandıkça onlar bizi ücretsiz işgücü olarak kullanmaya, hayatımızdan en az bir yıl çalmaya, kendileri yetmezmiş gibi çevrelerine de peşkeş çekmeye devam edecekler.

Askerden geleli 5 aya yakın oldu. Birçok iş başvurusunu askerdeyken kaçırdım. Kız kardeşim sınavdan yeterli puan alamadığı için tekrar hazırlanacak. Dershaneye yollamak lazım, para yok. İş yok. Baba yok. İş bulup çalışmam lazım. O zaman da KPSS’ye hazırlanamayacağım için hep marjinal sektörlerde kalmak zorunda olacağım. Bütün bunları düşünerek soruyorum kendime, eğer ben o subayın yerinde olsaydım, şimdi bu sorunlarla boğuşuyor olur muydum?

El insaf!

Bu ülkede mutlu ve huzurlu yaşamanın tek yolu üniforma mı giymektir, asker üniforması giymeden vatandaş olamayacak mıyız?

ismini vermekten imtina edecek kadar ürken "vatandaş"

Zİyaretçİ Sayısı