Bu sitenin çıkış noktası umut. Bu ülkeye barış gelecekse herkesin ama herkesin emek vermesi gerektiğine inanıyoruz. Farklı seslere kulak vermenin, paylaşmanın ve konuşmanın vicdanları dirilteceğini umuyoruz. Yaşadıklarımızı paylaştıkça beylik ezberler yerini gerçek insanların yaşadığı gerçek sorunların tartışılmasına bırakacak.

Asker olarak doğulmuyor, bizlere nasıl asker olunduğunu anlatmanızı bekliyoruz.


*Facebook'ta "Askerler Anlatıyor" sayfasına üye olabilirsiniz: Tıklayın

Durakta Beklerken Komutanı Görmemişim

1970'lerin sonu, Aralık ayı. Yeni mezun olmuş hava astsubayıyım. Yaşım 19, Karadenizliyim. Yer, Ankara Ulus Meydanı. Her yer karlı, soğuk ve hala kar yağıyor.

Nöbetten çıktım, saat 14, eve istirahate gidiyorum. Resmi kıyafetliyim. Belediye otobüsünden indim. Ulus'tan Keçiören dolmuşuna bineceğim. Heykelin önünde yanımda bir inzibat cipi durdu. Bir inzibat albay aşağı indi, bana "atla" dedi. Ben de beni herhalde Keçiören'e evime götürecek sandım, sevindim. Cipe bindim. "Komutanım, hayırdır beni neden aldınız ki" diye sordum. O da bana "merkez komutanı tümgeneral seni görmüş, selam vermemişsin" dedi. Bu sırada telsizden "komutanım tespit ettiğiniz astsubayı yakaladık, emriniz" diye sordu. Merkez komutanı da "benim yanıma getirin" dedi.

Ben yolda yürürken o komutan arabayla ordan geçmiş, beni görmüş! Sen istersen görme, o seni gördü ya, yeter! Allah şahidimdir kimseyi görmedim. Buna yemin ederim; ama öyle bir hakkım yokmuş, görmek zorundaymışım.

Beni Ulus İnzibat Karakolu'na götürüp saçlarımı üç numaraya vurdular. Yanıma bir yüzbaşı verdiler ve merkez komutanının yanına gönderdiler. Gerek albaya gerek yüzbaşıya yeminle kimseyi görmediğimi, görsem asla bir saygısızlık yapmayacağımı anlatıyorum; ama onların da elinden bir şey gelmiyor. Merkez komutanı beni istemiş bir kere. Yüzbaşıya giderken sordum: "Komutanım, merkez komutanı beni ne yapacak, ben onu görmedim ki..." "Olsun, seni istedi artık. Bir fırça atar geçer." dedi. Ama öyle olmadı.

Merkeze geldik emir subayı tekmil verdi beni içeri soktu. Büyük oda, büyük masa; komutan karşıda oturuyor. Elini gözünün kenarına getirip işaret parmağı ile beni yanına çağırdı. Yanına yaklaşıp esas duruşta tekmil verdim. "Neden bana selam vermedin" dedi. "Görmedim komutanım, nöbetten çıktım eve gidiyordum" dedim. "Sen çaycıbaşı mısın" diye sordu, "hayır komutanım" dedim. Emir subayına dönüp "atın" dedi. Emir subayı sordu: "Komutanım, nereye atalım?" Düşünüyorum da "çöpe atın" dese ne olacak ki?

Şimdi ne değişti ki, 30 yıl sonra? Haklı da olsan akıbetin bu adamların iki dudağının arasında. "Yıldırım Cezaevi'ne atın" dedi. İki gece o soğukta, o cezaevinde haksız yere yattım.
Bugün yaşım 50. Beni haksız yere o cezaevinde yatırtan o komutana, o "tümgeneral"e hakkımı ASLA helal etmeyeceğim.

Siteyi kuranlara sonsuz teşekkürler. İyi ki varsınız, içimizde kalmış haksızlığı duyurabildim.

İsimsiz, bize ulaşan eski astsubay

Zİyaretçİ Sayısı