Bu sitenin çıkış noktası umut. Bu ülkeye barış gelecekse herkesin ama herkesin emek vermesi gerektiğine inanıyoruz. Farklı seslere kulak vermenin, paylaşmanın ve konuşmanın vicdanları dirilteceğini umuyoruz. Yaşadıklarımızı paylaştıkça beylik ezberler yerini gerçek insanların yaşadığı gerçek sorunların tartışılmasına bırakacak.

Asker olarak doğulmuyor, bizlere nasıl asker olunduğunu anlatmanızı bekliyoruz.


*Facebook'ta "Askerler Anlatıyor" sayfasına üye olabilirsiniz: Tıklayın

Astekler de Olmasa

1991 yılında İstanbul Halıcıoğlu Askerlik Dairesinde askerliğimi yaptım. İstanbul’da şehrin ortasında olmamamıza rağmen aynı eziyetleri biz de çekiyorduk.

Birgün akşam içtiması alındıktan sonra yemeklerimizi yemiş yatmak için son hazırlıkları yapıyorduk. Çavuşumuz koştura koştura geldi, “gece askerlik daire başkanı denetlemeye gelecekmiş, dolaplarınızı düzenleyin” dedi. Yat verildikten sonra ne denetlemesiymiş bu derken başçavuşun şaplağı enseme yapıştı. Hiç beklemediğim bir anda gelince yere kapaklandım, yüzümü yere vurdum, burnum kanamaya başladı. Düşerken ağzımı da ranzaya vurduğum için dudağım da patlamıştı.

Tam ben elimi yüzümü silerken şimdilerde televizyonda at yarışı tahmin yorum programı yapan nöbetçi asteğmen koğuşa geldi. O da komutanın geleceğini haber almış bize haber vermeye gelmişti. Bazen koğuşta yat sayımı alındıktan sonra ışıklar sönmeden muhabbet eder, tavla filan oynardık. Buna asteğmenler izin verirlerdi. Asteğmen de öyle bir durum olmasın diye gelmiş. Beni ağzı burnu kan içinde görünce “ne oldu İsmail” diye sordu. Başçavuş hemen “asteğmenim yok bir şey, kavga çıkmış koğuşta. Sen yukarı çık, şimdi komutan gelir” dedi. Asteğmen yemedi tabii. Bir daha sordu. “Bu pek kavgaya benzemiyor, kimle kavga etti” diye koğuşa sordu. Koğuştan çıt çıkmadı, herkes başçavuştan korkuyordu.

Başçavuş kendi yakın adamlarından birini çıkarıp “bunla etmişler ama ben aralarını düzelttim” dedi.Asteğmen yukarı çıkınca “bu olayı kimse bilmeyecek, bu astekler gidici, onlar gidince ananızı s.....” dedi.

Daire başkanı denetlemeye gelince tuvaletlere filan bakıp koğuşa geldi. Herkes uyuyor numarası yapıyordu. Bir iki dolap açtı, baktı, kapadı. Çıkarken de tam koğuş kapısında başçavuş ve asteğmenden mevcut aldı. Hakan asteğmen “komutanım size bir vukuat arz edebilir miyim” dedi. Hepimiz duyuyorduk ama sesimiz çıkmıyordu. Komutan “söyle asteğmenim” dedi. Astek de “komutanım koğuşta bir kavga vukuatı vardı ama sadece birinin bu kavgadan etkilendiğini gördüm; bu olay biraz şüpheli ben askerin hastaneye sevkini rica ediyorum” dedi.

Aradan geçen 15 dakikadan sonra bir çavuş geldi. Beni alıp hastaneye sevkettiler. Ertesi sabah öğrendik ki Hakan asteğmen bize yapılan eziyet nedeniyle komutanla konuşmuş ve birçok bilinmeyeni su üstüne çıkarmış. Daire başkanı olan kurmay albay da çok sinirlenmiş ve başçavuşu Şile Askerlik Şubesi’ne göndermişler.

O gün astek olmasaydı bu dayaklar devam edecekti. Daha sonra kurmay albay tek tek olanları dinledi, “niye daha önce bana söylemediniz” dedi. Biz de başçavuşun lafını söyledik.

Astekler olmasa askerlik çekilmez dedikleri doğru. O gün astek taşaklı çıkıp daire başkanına vukuat vermese kimbilir sopa, dayak, eziyet daha ne kadar devam edecekti.

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Zİyaretçİ Sayısı