Manisa, Batıkışla. Sene 1987.
Akşama kadar kesintisiz yanan lambalar yanmasa, karavanaların tamamı çöpe dökülmese, asker tarafından temizlenmek zorunda kalınan sebze ve meyve çöpe atılmasa, laf olsun diye dağa taşa hikayeden mermi sıkılmasa, onca rütbeliye de bu işleri yapması için maaş verilmese eminim ki bütçe çok rahatlardı.
Ama asıl yazma nedenim bu değil. Güleriz ağlanacak halimize... Alayın çoğu bedelli askerlerden oluşmuştu. Bunlara rütbeliler tarafından "vatan haini" denilirdi. Birgün tugay komutanı alayın tamamını içtima alanında toplattı. Anons edilmeye başlandı: "Matematik bölümü mezunları ayrılsın! Fizik-kimya mezunları ayrılsın! Edebiyat bölümü mezunları ayrılsın!" Sevinmiştim bir an. Düşündüm ki ordu nihayet yetişkin beyinlerden istifade edecek.
Bu ayrılanları bir arabayla götürdüler. Kıskanmıştım ben gidemediğim için. Akşam yemekhanede merakla sorduk: "Neredeydiniz? Ne yaptınız?" Sinirliydi hepsi. Önce söylemek istemediler nereye gittiklerini. Meğer o sene üniversite sınavına girecekmiş tugaycının kızı. Onun sınava hazırlanması için ayırmış o bölüm mezunlarını babası... Gülersiniz değil mi?
İsimsiz, bize ulaşan eski asker