Aşağıda anlatacağım olayda ne somut bir şiddet ne de işkence var. Ama komutanların askerlere bakışını anlatan “büyük bir ipucu” var. Yer: Batı’da bir il.
Araçta 2 komutan, şoför dahil 4 uzun dönem er ve kısa dönem asker olarak ben varım. Komutanın hanımından gelen telefon, ona gelirken ilaçları almasını hatırlatıyor. Ve bunun üzerine komutan, şoföre en yakın eczaneye gitmesini söylüyor. Eczane işlek bir cadde üzerinde. Eczanenin karşı tarafında caddede duruyor araç. Komutan, arkasına bile dönmeden elinin tersiyle “şunu alın” diye reçeteyi arkaya uzatıyor. Bir er ivedi bir şekilde komutandan reçeteyi alıp araçtan iniyor ve işlek caddeden sağına soluna bakıp -komutandan azar işitmemek için yavaş hareket ederek - hızla karşıya geçiyor ve eczaneye giriyor.
5 dakika kadar eczanede kalan erin arkasından komutan: “Nerde kaldı bu mal! Nerde kaldı bu gerizekalı!" diye söyleniyor. Sanki eczanede o er keyfi bir iş yapacak ya... Birkaç dakika sonra asker eczaneden hızlı bir şekilde çıkıyor ve araca doğru karşıdan karşıya geçmek için atak yapıyor. Sağını solunu kontrol ediyor ve bu sırada yine malum komutan(!) yanındaki diğer komutana dönerek yine yüksek bir sesle şöyle diyor: “Ezilmese mal! Başımıza iş almasak!”
Evet… Emri altındaki bir askeri şahsi işine göndermiş olsa dahi orada o askerin başına gelecek bir işten dolayı bırakın vicdan azabını, sadece başına iş almaktan dolayı çekincesi olan bir insan(!)
Bu kişiyi komutan yapmak, insanların başına lider yapmak da ayrı bir sorgulama gerektirir kanaatindeyim. Ve işin kötüsü; bu karakterde olan komutanın bir istisna değil, bulunduğum yerde çoğunluk olmasıydı.
İsimsiz, bize ulaşan eski asker