Askerliğimin hem acemi hem de usta birliğini 2001 yılında Balıkesir Ordu Donatım Komutanlığı'nda yaptım. Askerliğimiz tam bir çileydi.
Aklımda kalan ve beni oldukça etkileyen iki anımı paylaşmak istiyorum. İlki acemi birliğindeyken ileri derecede kemik erimesi hastalığı olan arkadaşımızın çektiği çilelerdi. Arkadaşın hastalığı öylesine ilerlemişti ki kemikleri sayılır haldeydi. Zaten sürekli revirde yatardı. Derdini bize anlattığında hüngür hüngür ağlardı. "Beni bıraksınlar da ailemin yanında öleyim" derdi. Ama çocuğun içler acısı hali çıplak gözle görülmesine rağmen bir türlü çürük raporu vermezlerdi.
Hatta o günlerde İstanbullu bir devremiz daha vardı, onun da bir gözü şaşıydı ve sırf o gözünden ötürü çürük raporu almıştı. Bölük içtima alanında “Cik Baba” lakaplı kıdemli astsubay bile bu duruma isyan etmiş ve "yukarıda çocuk ölüyor, kimsenin kılı kıpırdamıyor; ama bu pez.enge şaşı gözü için çürük raporu veriyorlar" demişti. Sonra 3 aylık acemilik bitti ve o arkadaşa ne oldu bilmiyorum.
Bir diğer anım da usta er olarak aynı tümenin destek bölüğü taburunda gerçekleşti. E. Yarbay diye herkesin köşe bucak kaçtığı yarbayın gazabına uğrayan ve askerliğinin bitmesine 10 günden daha az süre kalan tertibimle ilgili. Arkadaş öğle istirahatinde gazinoya geçmek isterken yarbaya yakalanıyor ve botlarından birinin bağları açık olduğu için 14 gün disko ile cezalandırılıyor. Yarbay cezayı postasına not ettiriyor ki ileriki günlerde verdiği emrin yerine getirip getirilmediğini takip edebilsin.
Dileğim peygamber ocağı olarak bellediğimiz askerlik ocağının artık sömürü ve eziyethane kimliğinden sıyrılmasıdır.
Yakup, bize ulaşan eski asker