Bu sitenin çıkış noktası umut. Bu ülkeye barış gelecekse herkesin ama herkesin emek vermesi gerektiğine inanıyoruz. Farklı seslere kulak vermenin, paylaşmanın ve konuşmanın vicdanları dirilteceğini umuyoruz. Yaşadıklarımızı paylaştıkça beylik ezberler yerini gerçek insanların yaşadığı gerçek sorunların tartışılmasına bırakacak.

Asker olarak doğulmuyor, bizlere nasıl asker olunduğunu anlatmanızı bekliyoruz.


*Facebook'ta "Askerler Anlatıyor" sayfasına üye olabilirsiniz: Tıklayın

Askeri Cezaevleri Guantanamo'dan Kötü

2008 yılında, yani çok yakın bir zamanda oldukça hevesli ve istekli bir şekilde kısa dönem asker olarak başladı benim maceram. Babam polis olduğu için, çocukluğum Doğu'da geçtiği için, özel harekatçı abilerimiz ile oturup kalktığımız için ister istemez asker ve savaşçı ruhlu bir insan olarak büyüdüm. Askere giderken de komando olmak istiyorum kutusunu işaretledim. Bana oradaki görevli memur biraz zor gidersin demişti askere, ekonomik kriz yüzünden herkes askere gidiyordu ve insanlar torpil ile askere alınıyordu. Ben de verdim erken sevk dilekçemi ve dilekçe kabul oldu. Doğu beklerken en batı çıktı, Tekirdağ!

Oralarda askerlik yapanlar bilir. Trakya, rütbelisiyle, askeriyle komple sürgün yeridir. Malkara denilen ilçedeki zırhlı tugayda hem acemiliğimi hem ustalığımı yaptım. Acemilikte bizi eğiten üstteğmenin hırsı yüzünden canımız çıktı, ağustos sıcağında günde en az 10 km tören adımıyla yürüdük. 20 günde 18 kilo verdim. Askerlik namına tek kelime bir şey öğrenmedik. Elimize tutuşdurdukları HK33 piyade tüfeğine yeni gelen şarjörlerin nasıl monte edileceğini uzmanlara ben gösterdim. O zaman fark ettim aslında bizdeki askerliğin askerlik olmadığını.

Usta birliğine geçtiğimizde üniversitelilerden nefret eden sorunlu bir bölük komutanının bölüğüne düştüm. 4 ay boyunca günde en fazla 4 saat uyuyabildim. Yolmadığım ot, toplamadığım taş, kazmadığım çukur kalmadı. Her yere çimen ektirdiler, tepeleri düzleştirdiler, tüfekten çok kazma tuttum. Bunlar biter bitmez içtimalar ve sonra spor başladı. Benden 8 yaş küçük çavuşlar zevk için bize eziyet ettiler. Çamurda da süründüm, asfaltta da. Marş söyleye söyleye 1 km yerde süründük bölükçe. Çavuşlara kızmadım hiçbir zaman, 20 yaşında bir çocuğa bu yetkiyi veren adamlardı bence suçlu.

Sonra karargah işleri başladı. Üzerimdeki çamurdan dolayı sürekli fırça yediğim zaman kimseye izah edemiyordum çavuşların bizi yerde süründürdüğünü. Ne de olsa asker kendi üzerinden sorumludur! Gece saat 1'e kadar karargahta evrak ve bilgisayar işleri bitmezdi. İşin bittiği zaman gece nöbetinin başladığı zamandı. Kısa(!) dönem askerliğim boyunca bir kere bile gündüz nöbeti tutmadım. Her gün nöbet yazılırdı ve genelde 3-5 nöbetleri bana denk gelirdi.

Astsubaylara çay getirmekten, elimde paspas ile odaları süpürmekten, çalınan eşyalarımı korumak için saklamaktan, uykusuzluktan, haksızlıktan gına gelmişti. İntihar olayları yaşanıyordu. Askerler sürekli intihara teşebbüs ediyordu. İntihara teşebbüs etmiş bir askerin tedavisi de basitti, dayak! Adamda mecal bırakmayacak şekilde dövünce intihar da edemiyordu.

İçki, uyuşturucu ve hapın bu kadar çok kullanıldığı bir yer görmedim ben. Esrar alenen içiliyordu! Ben sivil hayatta bile bu kadar rahat bir şekilde kullanıldığını görmedim.

Bir de tugay komutanımız vardı ki kendisi efsanedir. Kurmay albaylığı zamanından tanıyanlardan da dinlediğim için biliyorum, adam tam bir deliydi. Stres atmak için adam döverdi. Dayak derken de bir tokat falan canlanmasın gözünüzde, bayıltıncaya, dişleri kırılıncaya, ağzından burnundan kan gelinceye kadar döverdi. Pek çok şoförünü revirlik etti döve döve. Askerleri dövmeleri için subayları teşvik ediyordu bu general.

Kısa dönem olmama rağmen her türlü beden işini, nöbeti, temizliği yaptırdılar bana. Sudan bir sebepten ötürü dayak da yedim bir bölük komutanından. Bir zaman geldi tatbikat planladık, senaryo yazdık, bir zaman geldi harita bastık, bir zaman geldi tuvaletleri kilitlediler, ormanlık alanlara tuvalet yapmak zorunda kaldık.

Çok değişik insanlar vardı koca tugayda. %95'i sürgün olarak gelmişti. Vücudunda jilet izinden başka ufacık dahi bir yeri kalmayan adamlar gördüm, koşarak uçup cama kafa atan adamlar da gördüm. Rütbeli askerlerin bu adamları hizaya getirmek için bildikleri tek şey vardı, dayak!

Askeri cezaevlerini de görme şansım oldu. Şunu açıkça belirteyim, dünya basını Guantanamo, Abu Kureyb ceza evi falan diyor. Bu kadar uzağa gitmelerine gerek yok. Bizim askeri cezaevlerine gidip bir görseler yeter! 9 kez bıçaklanmış, 3 kere silahla vurulmuş 11 senelik asker olan bir adam şöyle demişti bana: "Abi, hiçbir şey o askeri hapise girmeye değmez."

Bir insan günde 3 saat uyuduğunda o gününü ne kadar uzadığını ancak yaşayan bilir. Kısa(!) dönem askerliğim böyle geldi böyle geçti. 28 yaşında gittim askere ve ilk defa bilgisayar mühendisliği okuduğum için kendimden nefret ettim.

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Zİyaretçİ Sayısı