Çanakkale'de 331. kısa dönem olarak askerlik hizmetimi tamamladım.
Nöbette olduğum birgün sağlık astsubayı nöbetçi idi. Ben de santral nöbetçisi idim. Revirde bulunan envanter için Boğaz Komutanlığı'ndan bir envanter listesi (demirbaş listesi) istiyorlardı. Envanterlerin isimleri genelde Almanca ve İngilizce olduğu için sağlık astsubayı benden yardım istedi. Beraber revire gittik. Envanter listesini oluştururken hazır kıtadan bir asker, nöbetçi çavuşla beraber yanımıza geldi. "Komutanım dayanılmaz bir baş ağrım var" diye maruzatını bildirdi. Sağlık astsubayımız çok ilgili bir şekilde "geçer eleman bir şey olmaz" dedi. Ama çocuğun ağrısı gözlerinden belliydi, çok ızdırap çekiyordu. Sağlam bir bünyesi olmasına rağmen gözlerinden çektiği acı belli oluyordu. Hani birini umursamamak nasıl oluyorsa onu en üst seviyede sergileyen sağlık astsubayı askeri yolladı.
Çocuğun odadan çıkarken bakışlarını göğe kaldırması çok anlamlıydı. Astsubayı havale edeceği yeri iyi biliyodu.
Az sonra işimiz bitti, toplantı salonuna geçtik. Ben zaten toplantı salonun yanında santralde nöbetçiydim, yerime geçtim. Biraz sonra toplantı salonundan geçerken koltukta sağlık astsubayını dimdik oturuken gördüm. "Komutanım hayırdır" dedim. "Hoca, çok kötüyüm " dedi. (Kısa dönemlere bizim orada hoca derler, ayrıca zaten öğretmen olduğum için alışkınım). "Hayırdır komutanım" dedim. "Hoca, başıma bir ağrı saplandı" dedi. "Çok fenayım, çabuk sıhhiyeyi çağır."
Sıhhiyeyi çağırdım hemen sonra da şoförü uyandırdık. Batarya alarma geçti. Hemen apar topar nöbetçi uzmanla beraber hastaneye gittiler. Bu arada bizim başı ağrıyan hazır kıtayı da aldılar ne hikmetse.
İsimsiz, bize ulaşan eski asker