Acemi birliğim Malatya idi, sonra Doğu’ya. 90’lı yıllar.
Ben askerliğimi bitirene kadar akla karayı seçtim, daha dogrusu seçtirdiler. Birkaç astsubayın sayesinde dayandım, Allah onlardan razı olsun. Burada yazılan her anı kesin doğrudur, arkadaşlarımın yazdıklarını yaşadıklarına adım gibi eminim.
Ne kadar gösteriş meraklısı komutanlar var ve ne olaylar yaşanıyor. Ne kadar müsriflik var, ne kadar gereksiz emirler var.Yani düşünüyorum da bir savaş anında askerlikte çektiğimiz bu çileler mi bize yardımcı olacak? Birisi bana söylesin Allah aşkına. 20 aya yakın askerlik yaptım, tüfekle atıştan başka askeri bir amaç taşıyan bir eğitim görmedim. Çile, çile, çile, başka bir şey yok. Yani orada bize reva görülen: yaprak topla, izmarit topla, dayaklar, küfürler, yazın sıcak havada helva yedirip akşama kadar susuz bırakmalar, susuzluktan dudakların patlayıncaya kadar sana gülmeler. Sonra bize vatanımızı koruyun diyecekler.
Üstüne ilk defa zimmetlenen bir aracı çalıştıramadığın için yediğin dayak sayesinde mi seveceksin askerliği? Düşmanla karşı karşıya gelince yediğin küfürlerle mi saldıracaksın o an? Ya da yürüyüş eğitimi alırken iki saniyeliğine uygun bir adım bulamadığın için burada ağza alınmayacak küfürler yiyerek mi adam olacaksın? Yemekte sırf tanrı demediğiniz için dışarılara çıkartılıp süründürüldükten sonra mı adam olacaksın?
Daha çok şeyler var. Sağolsun bir astsubayım “oğlum” derdi “bazı komutanlar var anası ile anılır; bazıları da anısı ile” dedi. Ben katılıyorum bu söze. Yarası olan gocunsun.
Keyfi adam dövmeler, keyfi küfürler, keyfi dalga geçmeler, rencide edici sözler… Bunlar gencecik bir delikanlıyı adam etmez. Aksine düşman eder. Bizler askeri peygamber ocağı olarak biliyorduk ama öyle değilmiş. Bence artık bazı şeyler değişmeli.
İsimsiz, bize ulaşan eski asker