Tarih:2009
Yer: İzmir, Narlıdere
Askere gittiğim ilk gün bizi H. Çavuş diye birisi karşıladı. Aaten askeriye o kadar büyüktü ki bıraksalar ilk günden kaybolurduk askeriyenin içinde. 10 ve 15 kişilik gruplarla götürüyorlardı birliklerimize. Hepimizin elinde ikişer üçer bavul, en az 3 km yürümüşüzdür. Dinlenmek de yok. Nedenmiş? Çavuşun işi varmış. Kan-ter içinde koğuşlar bölgesine geldik. Allah razı olsun yatak ve dolaplarımızı ayarlamışlar bizden önce gelen tertiplerimiz. Çantalarımızı bırakır bırakmaz çavuş "hadi yemekhaneye gidelim" dedi. Biz de seviniyoruz tabii, yemek yiyeceğiz diye. Fakat bir baktık ki yemekhane darmadağın yemekler buz gibi. Allahtan askeriyenin yemekhanesine özel bir şirket bakıyormuş.
"Yemek isteyenler gelsin" dedi, gittik. Yemeklerimizi aldık; fakat kimse ilk kaşıktan sonra yiyemedi. Herkes ekmekle karnını doyurdu. Sonra Çavuş ve yemekhane görevlileri "bu yemekhaneyi temizlemeden uyumak yok" dediler. "Yediğiniz yemeklerin hakkını verin" dediler. 10 veya 15 kişiyiz, hepimiz şaşırmış bir şekilde birbirimize bakıyoruz.
Daha sonra yavaş yavaş başladık temizlemeye yemek masalarını, camları, yerleri... Süpürmek mi dersiniz, yerleri paspaslamak mı dersiniz her şeyi yaptık. Bu zaman zarfında bir bakmışız ki saat gece yarısı 03:00 olmuş.
Yaklaşık 2 saat gibi bir kısa zaman uyumuşuz. Kalktık, yemekhaneye gittik. Bizden önce gelenler yemekhaneye girdiklerinde şaşırıyorlar. Her yer tertemiz.
Rütbesi astsubay olan bir komutan geldi. Dua edildikten sonra "bakın askerlerim, sizin için yemekhaneyi temizlemişler" dedi ve herkese şirkette çalışan personelleri alkışlattı
İlk gün işte böyle bir askerlik yaşadık.
İsimsiz, bize ulaşan eski asker