Bu sitenin çıkış noktası umut. Bu ülkeye barış gelecekse herkesin ama herkesin emek vermesi gerektiğine inanıyoruz. Farklı seslere kulak vermenin, paylaşmanın ve konuşmanın vicdanları dirilteceğini umuyoruz. Yaşadıklarımızı paylaştıkça beylik ezberler yerini gerçek insanların yaşadığı gerçek sorunların tartışılmasına bırakacak.

Asker olarak doğulmuyor, bizlere nasıl asker olunduğunu anlatmanızı bekliyoruz.


*Facebook'ta "Askerler Anlatıyor" sayfasına üye olabilirsiniz: Tıklayın

Bir Kartı Almaktan Aciz Komutan

2004 yılının bahar başları Van Özel Harekat'ta askerdim.

Hala aklımda; öğle yemeği sonunda bölüğün yazıhanesininkapısından girecekken yaklaşık 50 metre ileride bulunan komutan kamelyasından 3. bölük komutanı, "asker buraya gel" diye bağırdı. Önce komutan bana mı bağrıyor diye düşündüm ama o güzergahta komutanların yanında kıçlarından hiç ayrılmayan postaları olduğu için postasına diyordur diyerek etrafa bakındım. Baktım kimseler yok üç saniyelik bir gecikmeyle bir koşu komutanın karşısına dikildim. Komutanımız "sana bağırıyorum duymuyor musun" diyerek beni iyice bir fırçaladı. Canı sağolsun alışkındık nasıl olsa. Durmadı söylenmeye devam etti. Ben de söz isteyerek, gerçi haddimiz değil bu kudretli komutanımız karşısında ama, dedim ki "komutamım postanızı çağırıyorsunuz zannettim. Etrafta kimseyi göremeyince de beni çağırdığınızı anlayarak koşarak yanınıza geldim. Zaten üç saniyelik bir olay. Emre itaatsizlikten ziyade bir yanlış anlaşılma var." "Sus" dedi bana, sustum.


Tabur komutanıyla beraber üç bölük komutanı yani toplamda dört subay orada oturup benim hayatımda hiç oynamadığım pişpirik denilen oyunları oynarlardı devamlı. Kudretli komutanın beni çağırma sebebi de bu oyun kağıtlarıymış meğerse. Rüzgardan masanın üzerinde duran bu oyun kağıtları yere düşmüş, tam ayağının hizasına. Oradan beni çağırıyor, üstüne laf ediyor, azarlıyor ve elini aşağı uzatsa alabileceği kağıtları beni köpek gibi aşağı çömelterek toplatıyor. En sonunda da kağıtları masaya koydurttuktan sonra bana "s..tir git" diyerek aşağılamaya devam ediyor.

Merak ediyorum, kendi keyfi nedenlerinden dolayı oynadığı oyunun kağıdını dahi askere toplatan zihniyet nasıl olur da terörle mücadele eder? Neyse daha neler vardı böyle...

Başka bir komutan tarafından sabah saatin üçünde kolluk tutarken paspas sapıyla yediğim dayağı da hiç unutamadım. Paspas sapı ayağımda kırılmıştı, hala hatırlarım. Ayağım morarmış bir halde bir hafta gezmiştim, anlamadan dinlemeden hüküm veren bir komutan yüzünden.

Neyse yaz yaz nereye kadar? Her şey vatan içindi, ne diyeyim...

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Zİyaretçİ Sayısı