Bu sitenin çıkış noktası umut. Bu ülkeye barış gelecekse herkesin ama herkesin emek vermesi gerektiğine inanıyoruz. Farklı seslere kulak vermenin, paylaşmanın ve konuşmanın vicdanları dirilteceğini umuyoruz. Yaşadıklarımızı paylaştıkça beylik ezberler yerini gerçek insanların yaşadığı gerçek sorunların tartışılmasına bırakacak.

Asker olarak doğulmuyor, bizlere nasıl asker olunduğunu anlatmanızı bekliyoruz.


*Facebook'ta "Askerler Anlatıyor" sayfasına üye olabilirsiniz: Tıklayın

Yüzkarası Beşiktepe

Yüzkarası 1: Çanakkale'ye tatbikata giderken tank-top zırhlı araçların bir çoğunu beraberimizde götürdük. Aynı zamanda bunlara yakıt ulaştırmak amacıyla tankerler de gelmişti; ama maalesef tankerlerden biri yolda giderken devamlı akıtıyordu. Hatta yakıt aktarması yapıldığında dahi mazot devamlı akıyordu. Tankeri kullanan askerler akıtan yerin altına bir kova koyuyor ve tekrar devam edip gidiyorlardı.

O tanker bir ay boyunca yolda normal giderken devamlı yakıt akıttı. Binlerce litre yakıt boşa yollara döküldü. Askersin; ama sen bunu düşünüyorsun, peki bu komutanların gözü kör mü? Nafile, bir şey de diyemiyorsun. Bu milletin malını yollara böyle saçıyorlar.

Yüzkarası 2: Takım-edevatı kontrol etmeden askerlere baskıyla araç zimmeti veriyorlar; zorla imza attırıyorlar. Komutan başka bir şoföre senin aracı veriyor. Bir astsubay bir uzman kademeci araca girdiyse nanayı yediniz. Zimmetinizdeki aracınız vidaları kaybolur, babasının malı. Ama bu durumdandan asker sorumludur, eksik vidalarını bulup takmak durumundadır. Durumu izah etmeye çalıştığınızda komutan sizi suçlar. Yani sorumluluk askere kitlenmiştir, herhangi bir şey olursa askerin başı yanar.

Yüzkarası 3: Çanakkale'ye tatbikata gitmiştik. Arazide oturur vaziyette bizi bekletiyorlardı. O esnada tabur komutanı geldi. Askerlerden ikisi biraz yavaş kalktı. Aslında normal bir hızla kalkmışlardı; ama tabur komutanına göre yavaştı. Allah bildiği gibi etsin, tabur komutanımız o iki askere "siz o. çocuğu musunuz" gibi ağzı alınmayacak küfürler etti.

Benim aklımdan silinmiyor, bilmiyorum o çocuklarda nasıl bir psikoloji yaratmıştır. Bu tür hakaretlere gerçekten dayanılmıyor. İsmini bile bilmediğim iki ere hakaret eden komutanıma hakkımı helal etmiyorum. Bu yazıları okuyan komutanlar da varsa bilsinler, eğer aranızda sövenler varsa dövün; ama bu şekilde sövmeyin. Unutmayın, sizin de ananız, babanız, karınız, kızınız var. Yine unutmayın ki ne yaparsanız onu bulursunuz.

Yüzkarası 4: Denetleme hazırlıkları varken çok güzel spor yapıyoruz. Sabah, öğle, akşam atış yapıyoruz; bomba atıyoruz. Bomba atma hariç bütün spor dallarında çok başarılıyım. Uzun atlama yapıyoruz. Atladım, Allah'ın işi, sakatlandım. Topuğumda çok kötü ağrılar oldu, sanki topuğum aşağı düşmüştü. Sağolsun, komutanımız durumu gördü revire gönderdi. Gitmez olaydım. Revirdeki komutan hergün birsürü adamla uğraşıyor, tamam; ama hiç olmazsa ayağıma bir kere bakıp öyle ilaç yazsa idi.

Revirde komutanın odasına girdim, selamımı verdim. "Ne oldu, şikayetin ne?" "Komutanım, topuğum düşmüş, çok aşırı ağrıyor." Ayağıma bir kere bile bakmadan C vitamini ile karışık bir iğne var, ondan verdi git vurul dedi. O 5 aylık denetleme boyunca 3 ay o sakat ayakla dolaştım ve deliye döndüm. Size yemin ederim, aynı sakat ayağıma istikamet veren komutanım, koşamadığım için yerdeyken bana tekme attı.

Ben yine de sakat ayağıma rağmen vatanım için en iyi asker olmaya çalıştım ve denetlemede koşuyu dahi tam zamanında tamamlayıp alnımın akıyla bu işten çıktım. Allah'a şükürler olsun ve o doktor komutanın yüzü yere sürülsün diyorum.

Yüzkarası 5: 8. Mekanize Piyade Tugayı [Beşiktepe-Tekirdağ], 2'nci Mekanize Piyade Taburu Karargah Bölüğü'nde yaşanan bir olay:

Karargah bölük astsubayı bir arkadaşımızın çenesini kırdı. Arkadaşımız revire gönderildi, fakat revirdeki komutanla astsubay birbirlerini yağlayarak rezaletlerini kapadılar. Astsubay paşa paşa aynı haltları yemeye devam etti, arkadaşımızın çenesinin kırılması yanına kar kaldı. Çenesi kırılan 1988-1 tertip bir arkadaş idi.

Yüzkarası 6: Bordo bere bir astsubayımız vardı. Askerdeki cezaevini düzeltti; ama çok da fazla düzeltememişti. Allah ondan razı olsun. Askerler buraya 7-14-21 gün için gönderilirdi. Bu cezaevine giden arkadaşlarımıza savaş esiri gibi yıkanmamış elbiseler giydirilir, sabah-öğle-akşam dayak atılırdı. Konuşmak yasak, başlarını yukarıya kaldırmak yasak, sigara günde üç tane, ceza olsun diye soyunmaları emredilir, başları klozete sokulur... Daha neler neler! Dolayısıyla bunları görüp gelen arkadaşlarımız deli gibi oluyor; RDM'ye [Rehberlik ve Danışma Merkezi] gönderiliyor. En zayıf arkadaşımız dahi oraya gidip geldi mi dayaktan yüzü ve vücutlarının bazı yerleri en şişmandan daha şişman geliyordu.

Bu cezaevi Tekirdağ'ın merkezinde bulundan tugaydadır. Sonradan o bordo bereli astsubay (Allah ondan razı olsun) orada kamera vs. bir takım düzenlemeler yapmıştır. Bu şekilde biraz düzelme olmuştur; ama çok değil.

Ve daha neler neler... Yazmaktan dahi nefret edeceğiniz binlerce şey var.

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Zİyaretçİ Sayısı