Ben 1974/1 tertip Ardahan'da Tugay Karargah Bölüğü'nde askerliğimi yaptım. Adıyamanlıyım.
Bizi burada davullarla, zurnalarla, ellerimize kınalar yakarak askere gönderirler. Beni de öyle gönderdiler. Dayımın ben gitmeden evvel son nasihati şuydu: "Yeğenim, gideceğin yer asker ocağıdır. Asker ocağı peygamber ocağıdır. Git orada vazifeni hakkıyla yap. Sakın bir yanlış yapma; vatan hakkı kutsaldır. Bilmediğin şeyleri askerde öğrenirsin."
Askere gittim, 2 ay acemiliğimi Isparta'da yaptım. Tam bir hayalkırıklığına uğradım. Bizleri yersiz yere döven usta askerler, anamıza bacımıza küfür edenler... Acemilik bitti, Ardahan'a usta birliğine gittim. Orada da yeni gelen askerler olarak ilk 3 ay diğer tertiplere hizmet ettik.
Birgün yeni atanmış bir astsubay malzeme sayımı yapıyordu. Ben de nöbetçiydim. Yanıma geldi, bana "burada kaç tane depomuz var" diye sordu. Ben de yeni gelmişim, bir şey bilmiyorum. Bildiğimi söyledim, "2 depomuz var komutanım" dedim. Bir anda "s.ğimin kırosu, sen şerefsizsin bacısını s.ğimin" gibi insan olanın ağzına almayacağı küfürler etmeye başladı.
Uğruna ölmek için geldiğim namusumun başkaları tarafından, hele bir rütbeli tarafından böyle aşağılandığını, ne kadar kıymetsiz olduğunu gördüğümde sağanak gibi ağlamaya başladım. Komutan hem küfürlerine devam ediyor hem de botunun ucuyla dizlerime vuruyordu: "Sen kırosun, sen teröristsin, mağarada mı doğdun ?" O günden sonra bana gıcık kaptı. Beni gördüğü yerde boşu boşuna döverdi.
Bir keresinde tugay komutanının karısının Dumancan adındaki kedisi kalorifer kanallarının içine kaçmış. Bizi çağırdılar. Her birimiz yer altındaki pislik içindeki kanallardan sürünüyorduk. Saatlerce kedinin peşinde süründük. Sonunda kedi kendiliğinden ortaya çıktı. Başka bir kedinin peşinden çatıya çıkmış. O gün askerler öyle o kedinin peşindelerdi. Bizim üstümüz başımız pislikten görünmüyordu.
Tugay komutanının iki tane köpeği vardı. O köpeklere özel olarak iki asker görevlendirmişti. Her gün özel olarak askerin payından özel etler alınır köpeğe verilirdi.
Başka birgün Kuran okuyor ve namaz kılıyordum. H. Başçavuş nöbetçi olduğu zamanlarda koğuşa gelir; yatakların altına, dolapların içine bakar; gördüğü namazlıkları, porno dergileri ve sol görüşlü kitapları toplardı. Dini kitap, dergileri ve namazlıkları atar, porno dergileri geri koyardı.
Ayetlerin yazılı olduğu küçük kartlarım vardı. H. Başçavuşun hışmına uğramasın diye bu kartları kazan dairesinde boş bir mg3 mermi kutusuna koymuştum. Bölük komutanı denetim sırasında bunları bulmuş. "Kimin" diye sormuş, adımı vermişler. Sabah olunca mutlaka yanıma gelsin" demiş.
Nöbet bitti, koğuşa gittim. Arkadaşlar olanları anlattılar. Sabah olunca komutanın yanına gittim, tekmil verdim, huzura çıktım. Bana niye geldiğimi sordu. Anlattım. Bulduğu şeyleri masanın üstüne koydu, Kuran'ı kaldırarak "nedir bu" diye sordu. Ben de "Kuran" dedim. Bana "burası asker ocağı, burda böyle şeylerin yasak olduğunu bilmez misin" diye çıkıştı. Dayımın bana söylediği sözleri ona aktardım. Peygamber ocağında Kuran'ın yasak olduğunu bilmediğimi söyledim. Sonradan o kartları ve Kuran'ı bana vermedi, ne yaptığını da bilmiyorum.
Başka bir anı: Fırının kalorifer kazanına bakıyordum. Denetim olacağı için gece gündüz çalıştım boruları boyadım, tüm bakımını yaptım. Yandaki boruları boyarken duvara birkaç yerde boya sıçramış. Yorgunluktan ölüyorum, gittim yatmaya. Astubay gelmiş, görmüş boya sıçrayan yeri. Hemen beni çağırdı, Adıyamanlı olduğumu biliyor. Bana "terörist misin kıro" dedi. Kapıyı kapattım ve dedim ki: "Eğer terörist olsaydım dağa çıkardım; ama ben namusum, şerefim ve vatanım için ölmeye gelmişim. Senin bana yaptığın hakaretlere bak!" Astubay korktu ve bana "sakin ol İbrahim" dedi.
Evet başaramadılar, beni vatanıma küstüremediler. Yüreğim ve kalbim hala vatan sevgisiyle dolu. Dedem ve birçok akrabam meçhul cephelerde şehit olmuşlar, evlerine dönememişler. Kimseyi ötekileştirmeyin. Kimse doğduğu yeri seçmemiştir, kimse annesini babasını da seçmemiştir. Adam Doğu'da doğdu diye suçu ne; veya Batı'da doğdu diye suçu ne?
İbrahim Ekici, bize ulaşan eski asker