Askerliğimi Tuzla Piyade Okulu’nda yaptım.
Akşama kadar koşup sürünmemize rağmen bir avuç yemek veriyorlardı. Yemekler de bir garipti: Sabah verilen çorba kasesini ters çevirdiğinizde çorba birkaç saniye sonra kalıp olarak kaseden düşerdi. Açlıktan ölüyorduk, kantinde de doğru dürüst birşey yok, olsa da gidecek zaman yok.
Birgün subay bir sıkıntımız olup olmadığını sordu. "Yemekler çok az, doymuyoruz" dedik. Yüzünde alaycı bir ifade ile "diyetisyenler yemeklerin kalori hesabını yapıyorlar" dedi.
İşin ilginç tarafı, birliğin içerisinde arabayla dolaşarak lahmacun satan bir adam vardı. Sonradan öğrendik ki bu adam emekli bir rütbeli. Öğlen yemeğinden hemen önce eğitim alanına geliyor ve "Çocuklar, bugün menüde mercimek var haberiniz ola" diyerek zavallı aç çocuklara lahmacunları iki dakikada satıp bitiriyordu.
Ben aç kalmak pahasına da olsa onların bu düzenine alet olmamak için asla ondan lahmacun almadım.
İsimsiz, bize ulaşan eski asker