Bu sitenin çıkış noktası umut. Bu ülkeye barış gelecekse herkesin ama herkesin emek vermesi gerektiğine inanıyoruz. Farklı seslere kulak vermenin, paylaşmanın ve konuşmanın vicdanları dirilteceğini umuyoruz. Yaşadıklarımızı paylaştıkça beylik ezberler yerini gerçek insanların yaşadığı gerçek sorunların tartışılmasına bırakacak.

Asker olarak doğulmuyor, bizlere nasıl asker olunduğunu anlatmanızı bekliyoruz.


*Facebook'ta "Askerler Anlatıyor" sayfasına üye olabilirsiniz: Tıklayın

Ez Bunları Ez!

2006 yılında 25 yaşındayken askere gittim.Üniversite mezunuydum, Mastır yapıyordum,evliydim, kamu sektöründe iki yıllık iş tecrübem vardı.Aile dostlarımız olan bazı askerlerin de etkisi ile bu meslek erbabına saygım da vardı.Kısa dönem yani yaklaşık 6 ay askerlik yaptım. Tezkeremi aldığım gün hiç bir komutanımla vedalaşmadan kışlayı kaçar gibi terkettim. Çünkü vedalaşırsam bana hakkını helal et diyecekler ben de helal olsun demek zorunda kalacaktım. Son iki ayımı cebimde bir yazıyı taşıyarak ve arada bir çıkartıp okuyarak geçirdim. Bir şiir gibi, romantik bir mektup gibi okuyup duruyordum bu kağıdı. Kağıttaki yazıda Yeniçeri Ocağının İlgası anlatılıyordu. Bütün ayrıntılarıyla. Kendi milletini canından bezdiren silahlı teşkilatın yine o millet tarafından nasıl ortadan kaldırıldığını okudukça acaba bir gün yine olur mu diye hayaller kurmaktan da kendimi alamıyordum. 6 aylık sürenin sonunda hiç bir komutanıma saygı duyamadan, sevemeden, bir ağabey gibi bir baba gibi göremeden kışlayı terk ettim. ... Askerlikten sonra hep dua ettim. Allah bize bir savaş vermesin de şu insanlarla yeniden karşılaşmak zorunda kalmayalım diye. Askerde hep anlatırlardı bize Güneydoğudaki subayların daha babacan, daha insaflı insanlar olduğunu. Sebebi de malum. Çatışma çıktığında askerler kendi komutanlarını vurmasınlar diye. Atış talimi yaparken sıraya dizdiğimiz askerlerle nerelisin ne iş yapıyorsun diye konuşutuğum sırada 24 yaşındaki teğmenin gelip "ne yapıyorsun sen, bunlarla konuşma, ez onları ez!!" diye bana sert bir fırça attığını da unutamıyorum. Disiplinle gayrıinsaniliği birbirine karıştıran zihnin en güzel örneği idi bu. 24 yaşındaki böyle idi. 44 yaşındaki ise ondan daha beter.Onun yüzüne bile bakamazdın. Bakamadığın için de nefret ederdin.

canburkan rumuzlu Radikal yorumcusu, 3 Eylül 2010

Zİyaretçİ Sayısı