Kısa dönem askerliğimi Tunceli Hozat'ta yaptım.
Mutfak inşaatı yapılıyordu. Ancak inşaatta bazı problemler vardı, bazı çatlaklar oluşmaya başlamıştı. O zamana kadar hiçbir önerimizi dinlemeyen saygıdeğer subaylarımız nezdinde kıymete bindik. Birkaç gün boyunca inanılmaz güzel muamele gördük. Bunun sebebini sonradan anlayacaktık.
Birkaç gün sonra geceyarısına yakın bir saatte bir arkadaşımla beraber karargahta yapılan toplantıya çağrıldık. Geçmiş tarihli bazı evraklar hazırlanmış, üst rütbeli isimler bu evraklardan çıkarılmış ve bizim isimlerimiz evraklara eklenmişti. O güne kadar hiçbir evrakta ismimiz geçmiyordu. Teknik bilgisi olan kişilerin verdiği kararlarla inşaata başlandığı belgelenmeye çalışılıyordu. Oysa inşaata başlanırken kimse bize bir şey sormamıştı. İmzalamayı arkadaşımla beraber reddettik. Oradaki kurmay albay aynen şöyle dedi: "Hergün operasyonlara askerler çıkıyor ve bazıları oradan dönemiyor." Yani sizi gönderirim, ölürsünüz demek istedi. Ben de "vatani görevimizin gerektirdiği her konuda seve seve görev alırız" diye yanıtladım.
Sonrasında bize hayatı zehir ettiler. Kısa dönem olduğumuz için operasyona gönderemediler tabii; ama bazı komutanlar odalarına çağırıp "şerefsizsiniz, haysiyetsizsiniz" gibi ağır hakaretlerde bulundular. Bölükteki askerlere bile talimat vermişlerdi: Sabah 5'te kaldırılıp gece 3'lere kadar gündüzcü-gececi herkesle görev adı altında köpekler gibi süründürüldüm. Yemek saatlerinde uyduruk işler bahane edip yemeğe gitmemi engellediler.
Defolup gidebilmek için dayandım; ama son çıkış evraklarımın düzenlendiği gün bölük astsubaylarından biri anam-bacım-sülalemden hiç kimseyi bırakmayacak şekilde hakaret etti ve beni tartakladı. Amacı beni cevap vermeye zorlayarak daha da zor duruma düşürmekti. Hayatımda 1 defa o anda ağladım; ama sonunda kurtuldum oradan.
İsimsiz, bize ulaşan eski asker