Henüz askere gitmedim. 40-50 kişinin önünde askerlik muayenesi için "malafatı aç" emrinden sonra da pek askere gidesim kalmadı zaten. O gün, okumazsam nasıl bir hayatım olacağının ilk belirtilerini almıştım. Bundan bir ders çıkarmam gerektiğini düşündüm ve "malafatı aç" emrinden sonra askerliğimi tecil ettirip okumaya karar verdim.
Güç bela iki yıllık bir üniversite kazanıp okudum. Şimdi dört yıllık okuyorum. Bir dört yıllık daha okumak istiyorum. Allah izin verirse de yurtdışında çalışmak, yaşamak istiyorum.
İkinci üniversiteye kayıt için askerlik durum belgesi istenildiğinde askerlik şubesinin yolunu tuttum. Tecilim bittiği için yeniden tecil ettirmemi istediler. Neyse ki bu sefer heyetin önünde değil, bir sağlık ocağında muayene olacaktım. Sadece boyum ölçüldü. Raporu alıp tekrar şubeye gittim. Saat öğleden sonra 2. Her işim bitti. Sadece şube başkanının imzasına kaldı işimiz. "Komutan yemekte" dediler, "bekleyin"... Bekliyoruz 20-30 kişi. Kayıt için son iki saatim kaldı bu arada.
Saat 3'e doğru "komutan geliyor" sesiyle hazır duruşa geçtik. O ne heybet! Kendinden emin bir adam geldi. Bakışlar, duruş, ses tonu... Adam tam komutan. İmza bekleyen bizlerin yanına geldi. En baştan başlayarak "sen şöyle geç", "sen şurda dur", "sen iki adım öne geç", "sen arkada bekle" diye amacı belli olmayan şeyler yaptırdı bize. Arkada dursak ne durmasak ne! İmzala gidelim.
Yanımdaki çocuğu duvara çarpmasıyla birlikte adrenalin had safhaya ulaştı bende. Çocuk arka yerine öne çıkınca yakasından tutup kuş gibi uçurdu çocuğu. N'olur yanlış yapmayayım diye dua ediyorum içimden. Neyse ki sıra bana gelmeden odasına gitti. İmzalattık, çıktık...
Bir 3 yıl daha tecil ettirip apar topar ayrıldım oradan.
İsimsiz, bize ulaşan tecilli kişi