2005 yılında Bitlis-Tatvan'da askerliğimi yaparken şahit olduğum bir olaydı, hala aklımdan çıkmaz. Çocuklarını doğduğundan itibaren iyi bir insan ve vatandaş yapmaya çalışan herkes için ibretlik bir olaydır.
Öğlen vaktinde nizamiye önünde dolaşan tuğgeneral her zamanki gibi çevreye keskin bakışlar sallayarak yürümekte idi. Nizamiyeye arkasını döndüğü vakit içeri girmekte olan araçtan üsteğmen indi, araç birden hızlandı ve garajın rampasını süratli bi şekilde tırmanıp stop etti.
Tuğgeneral büyük bir hışımla "buraya gel çabuk" diye askere bağırdı. Asker koşarak komutanın yanına geldi ve dayak faslı başladı. Tokat manyağına dönen asker dayanamayıp diz çökünce tuğgeneralin postallarından kurtulamadı. Botların burnu ile midesine aldığı darbe askeri iyice sersemletti.
Komutan (bağırarak): Rampayı neden hızlı çıkıyorsun?
Asker: Komutanım...
Komutan: O araç devletin malı!
Asker: Komutanım, gaz pedalı takıldı.
Komutan: Neden yaptırmadın?
asker : Yeni bakım yaptırdım.
Komutan: Yıkıl karşımdan!
Herkesin bildiği gibi askeriyedeki araçlar müzeliktir. Yürüdükleri bile mucize... Bu asker ne yapsın? Yolsuzluk yapıp hak yiyeceklerine önce araçları değiştirsinler. 2. Dünya Savaşı'ndan kalma Amerikan hibesi bir cipti.
İsimsiz, bize ulaşan eski asker