Şanlıurfa'da 20. Zırhlı Tugay'da 2. Tabur 4. Bölük 86/1 tertip olarak askerlik görevimi yaptım.
Bölüğün girişindeki yazı tahtasının altında K. Atatürk yazısı vardı. Bir asker, ama yanlışlıkla ama bilerek, k harfinin orta kısmında kısmi bir silinmeye neden olmuş. Teğmen T.Ö. bunun üzerine bütün bölüğü içtimaya çıkarttı. Tugayda 11 ile 16 saatleri arası sıcaklık 55 dereceye kadar çıktığı için eğitim yasaktı. Herkes ya gazinoda uyuyor ya da sıcaktan bir ağacın gölgesine bayılmış gibi yatıyordu. Teğmen bütün bölüğü içtima alanına toplayıp yüzümüzü yakan kızgın kere kızgın asfaltta yarım saatten fazla süründürdükten sonra olayı kimin yaptığını sorma lütfunda bulundu. Kıyamet de ondan sonra koptu zaten. Yaklaşık 15-20 asker can havliyle teğmenin üstüne yürümeye kalktılar. Üzerimizde yalnızca fanila olduğundan kollarımız sıcakta sürünmekten soyulmuştu. Sonrası mı? Her zamanki gibi yaptıkları yanlarına kar kaldı tabii ki.
Bunun dışında bir de usta askerlerden çektiğimiz vardı. Usta askerler isyan halindeydi, çok gergindiler. Sivil eşya deposunu, eşyalarımızı, yataklarımız her tarafı darmadağın etmişlerdi. Kimde ne bulurlarsa herkesin gözü önünde sopayla kırıyorlardı. Acemiler olarak ruh halimizi anlatmama gerek yok sanırım.
3. olay ise benim için en üzücüsüydü.
Aynı teğmen, tezkereci bir arkadaşı 19 Mayıs törenlerine çıkartmak istemiş. Öğrendiğim kadarıyla arkadaş 17'sinde terhis olacakmış ve itiraz etmiş. Tören listesinde kendi ismi yerine sürekli torpilli olduğu için kayırılan, hava değişimine giden, askerliğini spor ayakkabısı ile tamamlayan ve sürekli bölükte gezinen bir arkadaşın ismini yazmış. Teğmen o arkadaşın ismini görünce şaşırdı ve aslında yerinde kimin olduğunu sordu. Tezkeresini bekleyen çok sevilen ve tuttuğumuz bir arkadaşımız olduğundan önce ismini vermek istemedik ama teğmen sonuçta öğrendi. Arkadaşı çağırttı ve niye yazdığını sorduktan sonra cevabı almayı dahi beklemeden arkadaşı tokatlamaya başladı.
Arkadaş Karslı, insan irisi bir adamdı. Teğmen iki tokatta arkadaşın yıkılmadığını görünce iyice sinirlenmişti. Arkadaş silahına dayanmış zor ayakta duruyordu. Belli ki alt devrelerinin karşısında düşmeyi gururuna yediremiyordu. En sonunda teğmen arkadaşın gözüne öyle bir yumruk attı ki arkadaş düşüp bayıldı. Şaşkınlık içinde kalakaldık. Daha sonra tabur komutanımızın olayı gördüğünü farkettik. Ne yapacağını merak ederken ikinci bir şaşkınlık da orada yaşadık. Tabur komutanımız resmen olayı görmememek için arkasını dönüp içeri kaçmıştı.
Arkadaşı koluna girip götürdüler. Bölükte sinir krizi geçirince revire kaldırıldı. Gözü patlamıştı ve sürekli kendini kaybetmiş gibi bağırıyordu. Sonradan öğrendiğimize göre götürüldüğü revirde nöbetçi olan doktor da dövmüş konuşmasın diye. Hatta 2 gün uyutmuşlar ilaçla, tugay komutanına gider diye. Sonrası mı? Arkadaş ailesinin yanına, tabii eğer gidebildiyse, bir hafta sonra tezkeresini alıp gitti.
Yazdığım belki uzundu belki başınızı ağrıttım ama böyle bir fırsat ilk defa karşımıza çıkartıldı. Emeği geçenlerden Allah razı olsun.
İsimsiz, bize ulaşan eski asker