Bu sitenin çıkış noktası umut. Bu ülkeye barış gelecekse herkesin ama herkesin emek vermesi gerektiğine inanıyoruz. Farklı seslere kulak vermenin, paylaşmanın ve konuşmanın vicdanları dirilteceğini umuyoruz. Yaşadıklarımızı paylaştıkça beylik ezberler yerini gerçek insanların yaşadığı gerçek sorunların tartışılmasına bırakacak.

Asker olarak doğulmuyor, bizlere nasıl asker olunduğunu anlatmanızı bekliyoruz.


*Facebook'ta "Askerler Anlatıyor" sayfasına üye olabilirsiniz: Tıklayın

Görevimi Yerine Getirdim Çavuşum

2007 yılında 317. kısa dönem olarak K.T.B.K [Kıbrıs Türk Barış Kuvveti] Muhabere Bölüğü Girne Kıbrıs’ta askerliğimi yaptım. Biz kısa dönem olduğumuz için bize pek karışmıyorlardı. Ama orada şahit olduğum onlarca olaydan birini anlatmak istiyorum.

Bir maç izliyoruz, o zaman askerler tarafından akıl hastası olarak tabir edilen Teğmen F.A. nöbetçi. Ne olduğunu anlamadık. Çavuş televizyonu kapatıp bütün bölüğü topladı. Birisinin parası çalınmış. Teğmen bölüğe ana avrat sövüp yat içtimasını aldı. Ben üzerimi değiştirip tuvalete gidiyordum, A.M.M denilen bir yer var. Yoldan geçerken pencereden içerisi görünüyor. O esnada çavuşun esas duruşta beklediğini ve bir anda teğmenin ona saldırıp tokatladığını ve yumrukladığını gördüm. Şok olmuştum. Çavuş yerinden kımıldamadı. Sonra dışarı çıktı. Yağmur yağıyordu. Hemen kayboldum, tuvalete koşarak gittim. Tuvaletten koğuşlara geri dönerken çavuşun A.M.M denilen yerin karşısındaki top sahasına doğru gittiğini gördüm. Islanmamak için hemen koğuşa girip yatağa attım kendimi, ama şoktaydım hala. O tokat ve yumruklanma anı aklıma geldi hep. Uyuyamadım.

O çavuşu önceden de biliyordum. Bölükte az görünürdü, sadece kolluk atarken görürdük. İlk gün bizi bu bölüğe getirdiklerinde açtık ve yine o çavuşun kolluğuydu. Aç olduğumuzu söyledik. Bir fırın vardı oradan bize lahmacunlar yaptırıp getirmişti ve parasını bile almamıştı. İçimdeki vefa duygusu uyutmadı. Kalktım ve top sahasına gittim gizlice onun yanına. Baktım sote bir köşede dikilmiş Türkiye’ye doğru bakarak sigara içiyor. Ta elimi omzuna atana kadar beni fark etmedi.

Yüzünü bana döndü, çok kederliydi.
- Gördüm, dedim.
Tebessüm etti.
- Kafana takma, dedim.
- Yok, sorun yok, dedi ama kelimeler boğazına diziliyordu.
- Üzülme, dedim.
Bana baktı ve
– Hocam dedi, vallahi tokat için üzülmüyorum. O arada eliyle yemekhaneyi gösterdi. Bir asker çöp boşaltıyordu. O çocuk var ya, hani Vanlı. Bir parmağını geçen hafta kestiler. Neden biliyor musun? Eğitime çıkamaz raporu var, parmağında platin vardı. Adamı eğitime çıkardı bu teğmen denilen adam. Platin olduğu yerden yukarı doğru kaydı ve parmak pert, kestiler. Ben şükrediyorum.
- Biliyorum. Bir ayın kaldı sakın kafana takma, üzülme, dedim. O anda daha ne söyleyebilirdim ki ona.

Bana: "Ben bu tokatla bir şey kaybetmedim, ama o bir can düşmanı kazandı. Eğer 29 yıllık hayatımda Allah'ın hoşuna gidecek zerre kadar bir şey yapmışsam bu adamlarla beni ölmeden önce, ikimiz de sivilken karşılaştırır. Kısa dönem olarak siz bu ülkenin aydınlarısınız. Öğretmen, savcı, polis, memur olacaksınız veya oldunuz. Sizin buradan gidince F.A. ve H.G. gibi adamların zulmünü her yerde anlatmanız boynunuzun borcu. Bu mazlumların, garibanların haklarını ve uğradıkları zulmü her platformda anlatmak boynunuzun borcu Hoca…" dedi ve yürüdü gitti Beşparmak Dağlarına doğru.

Görevimi yerine getirdim Çavuşum…

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Zİyaretçİ Sayısı