99 yılında Kara Kuvvetleri Karagahında yaptım askerliğimi.
Bize bağlı bir şubede bir binbaşı vardı. İri yarı askerlere pek de iyi davranmayan bir subaydı. Ben kendisine içimden "hayvan binbaşı" derdim.
Karargahtaki makam odaları o yıl neredeyse tamamen yıkılıp yeniden yapıldı. O sırada bizim de taşınmamız gerekiyor. Tek başıma taşıyamayacağım için de yeni gelen askerlerden bir grubu getirdiler. Gelen çocuklarla birlikte koca koca dolapları taşıdık. Üstelik aylardan Ramazan, oruçluyum. Öğle oldu, henüz bitmemişti işlerimiz. Yemek saati geldi. Çocuklar tabi ki yoruldu, içlerinde oruç olanları da var olmayanları da... Yemeği bahane edip dinlenmeye gitmek istedik. Çocukları getiren bizim bölükteki uzman çavuşa gidip yemek saatinin geldiğini söyledim. Çavuş da gidip binbaşıya söyledi. "Kimse oruç tutmuyor mu?" dedi binbaşı. "Tutmuyor", dedi Çavuş. Çavuşa döndü, "bunlar yalan söylüyordur çoğu oruçludur bunların, oruç tutanlar çalışmaya devam etsin", dedi.
"Onlar da yorulmustur komutanım", diyen çavuşa bayağı bir şey anlattı. Çavuş çıktıktan sonra binbaşının odasına ben girip çocukları yemeğe götüreceğimi söyledim. "Kimse oruç tutmuyor mu lan!" dedi. "Hayır, tutmuyormuş", dedim. Çocukların yanına gitti ve herkese tek tek oruç olup olmadığını sordu. Hepsi de oruç tutmadıklarını söylediler. Binbaşı bunun üzerine oruçluyken yalan söylemenin günahlarını vaaz etti.
Hayatında oruç tutmamış bir adamdan bunları duymak acayipti diyebilirim.
İsimsiz, bize ulaşan eski asker