Yıl 2002, Yavru Vatan Kıbrıs'ta vatani görevimi yaptım.
İnsanlar askere gittikleri için üzülürlerdi. Ama ben gülerek gittim. Keşke gitmez olaydım. Şu anda bile psikolojim paramparça. Lefkoşa 38.Tümen 2. Alay 2. Tabur Karargah Bölüğü'nde beni askerlikten soğutan Kıdemli Yüzbaşı (insan kefenine sokmadığım için isminin baş harflerini dahi yazmaya gerek duymuyorum) bize öyle bir askerlik yaptırdı ki... Bazen karşıma çıkması için dua bile ediyorum.
Hayatımda hiç duymadığım küfürleri bu zat her sabah yüzümüze baka baka söylerdi. En önemlisi bu zat her sabah sırf Doğulu olduğumuz için en büyük ırkçılığı bize içtima alanında sergilerdi. Anamızdan başlar, en uzak akrabamızla küfürlerine son verdikten sonra biz Doğu kökenli askerleri Kıbrıs'ın o çekilmez sıcağında akla hayale gelmeyecek, sırf eziyet çektirmek için icat ettiği farklı işlere yollardı. Yarı çıplak sürünüp o sıcakta çamur adama dönmemiz de cabası.
Ama bunlar unutulur da tek unutamadığım, terbiyem buna müsaade etmediği için yazamıyorum, işte o unutamadığım bir insanın dayanmasının bile söz konusu olamayacağı küfürü unutamıyorum. Ben koşarak gittim; ama ben ve benim gibi birçok arkadaşım her gün ağladık peygamber ocağında. Bizler susuzluğu yaşarken o susuzlukla beyefendinin evine kovalarla su taşırdık.
İsimsiz, bize ulaşan eski asker