Yemin töreninden sonra atış eğitimleri başladığında, herkese ilk önce üç köşe teşkil yaptırılır. Temel eğitimden sonra silaha konan gerçek mermilerle atış alanına gidilir, 25 metreden o lanet kağıda ateş edilir. Diğer acemilerin silahları hemen yanınızda patladığı için baskı altındasınızdır. Gene de en azından kağıdı vurdum deyip kendinizi avuturken bölük komutanının bir anda ana avrat bölüğün önünde size sövüp sayması adama ne çok koyar bilen bilir.
İşin içine ananızı-bacınızı karıştırdığı için o an silahta bir mermi daha olsa ya kendinize ya da o rütbeliye sıkacak kadar insanın fevri dönse de kuyruğu kıstırıp hiç birşey yapamazsınız. Diğer turda "ya yine yapamazsam" psikolojisi ile atış alanına varır, sıranızı arkadaki arkadaşlarınızla değişmek istersiniz. Ancak herkeste aynı telaşın olduğunu anlayıp çaresiz bir şekilde sıranın size gelmesini beklersiniz.
Üsteğmenin bize söverken "tüyü bitmemiş yetimin hakkını sen nasıl çarçur edersin" demesi hala gözlerimin önünde.
Usta birliğimi Tunceli'de yaptım. Galatasaray'ın UEFA kupasını aldığı gece biz dağda pusuda beklerken, kutlama yapmak adına bir anda her şeyden habersiz Tunceli semalarının izli mermiler ve aydınlatma fişeği ile aydınlanması, aklıma hep o üsteğmeni getirir.
Birgün Tunceli'de 2 teröristi sıkıştıran kocaman askeri birliklerin ve havadan Cobra helikopterlerinin karavanaya sıktıkları mermileri ve roketleri görünce içimden gene "tüyü bitmememiş yetimlerin hakları" sözü geçti.
İsimsiz, bize ulaşan eski asker