Bu sitenin çıkış noktası umut. Bu ülkeye barış gelecekse herkesin ama herkesin emek vermesi gerektiğine inanıyoruz. Farklı seslere kulak vermenin, paylaşmanın ve konuşmanın vicdanları dirilteceğini umuyoruz. Yaşadıklarımızı paylaştıkça beylik ezberler yerini gerçek insanların yaşadığı gerçek sorunların tartışılmasına bırakacak.
*Facebook'ta "Askerler Anlatıyor" sayfasına üye olabilirsiniz: Tıklayın
İnan Süver'in Cezaevinden Başbakana Yazdığı Mektup
Askere gitmeyi reddeden İnan Süver, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a yazdığı mektupta bir sivil ölü haline getirildiğini söylüyor, bu sebeple idamını istiyor. 2001'den beri devlet "ben kimseyi öldürmem" diyen İnan Süver'in hayatını çalıyor. Ama o gene de "öldürmektense ölmeyi tercih ediyorum; ben buradayım, buyrun!" diye sesleniyor.
İnan Süver'in cezaevinden yazdığı mektup:
Size bu mektubu kural ve yönetmeliğine uymadığımdan dolayı diğer mahkumlardan ayrı, tek başıma kaldığım 20 metrekarelik koğuşumdan, gecenin 03.20 sinde, uykusundan çoğu zaman olduğu gibi bağırarak uyanmış, gecenin karanlığında kimsesizlik ve yalnızlık bunalımına düştüğüm anlarda yazıyorum.
23 Temmuz 2001 yılından bu yana ısrarla ve inatla asker edilmek isteniyorum. Oysa ben 3 çocuk babası/inşaat işçisi/kimsenin tavuğuna kış/kimsenin de kedisine pisi pisi etmemiş/bilerek ince belli kara karıncayı incitmemiş/hep güçsüzden/hep kaybedenden yana olmuş(futbolda bile hep küme düşme tehlikesinde olan takımları tutmuş)/asla kimseye hükmetme derdinde olmayan, aynı zamanda kimsenin de emrine girmeyen, yalnız doğmuş, yalnız gömüleceğini bilen, buna göre yaşamak isteyen biriyim. Hal böyle iken 17 bin faili meçhul cinayetin işlendiği/4000 köyün yakıldığı/köylerinden yurtlarından zorla şehirlere göç ettirilen milyonlarca aç perişan yaşamların olduğu/50 000 gencin öldürüldüğü/kardeşin kardeşe düşman edilip kinlendirildiği/milyonlarca gencin ruhsal rahatsızlıklara itildiği/binlercesinin de intiharlara sürüklendiği lanet savaş ve savaşma sanatı denen askerliği yapamıyorum, yapmıyorum. Ana kuzusu, tığ gibi, sakalı doğrudüzgün çıkmamış gençlerin de yapmasını istemiyorum.
Bu lanet savaşınıza kimsenin, tek bir gencin bile katılmaması için ne gerekiyorsa var gücümle yapacağım. 9 yıldır düştüğüm asker kaçaklığı durumu ile vatandaş olarak hiçbir hakkımdan yararlanmadım. Sivil ölü olarak çok zor koşularda yaşadım. 3. keredir askeri cezaevine alınıyorum. Özellikle 2003 yılındaki 4 ay hükümlü olarak kaldığım Şirinyer askeri cezaevinde işkence, kötü muamele ve hakaretlere maruz kaldım. İlk ceza evine girişte arama adı ile makatlarımıza kadar kontrol edilip sabah 06.30 dan akşam 07.00'ye kadar eğitim, spor ve cezaevi temizliği adı ile hem çalıştırılıp hem coplandık. Başımız eğikti. Çenemiz göğsümüze yapışık vaziyette çalıştırılır coplanırdık. Havalandırmada eğitim diye ayaklarımızı [yere] vurdururlardı. Sert vurmayanlar coplanırdı. Banyoya 15-16'şar kişi olarak toplu ve çıplak götürülürdük. Anlatırken akıl durgunluğu yaşadığım, gözümün önünden yıllardır gitmeyen bu uygulamaları yaşadığım bu cezaevindeyim. Burada beni hiçbir mahkumla görüştürmüyorlar.
Zulüm etmeyin. Zulme boyun eğmeyin, diyen peygamberin ümmeti olduğumuzu söylüyordunuz. Peki bu çelişki nedir? Ya olduğunuz gibi ya da göründüğünüz gibi olun diyen Mevlana ile aynı dine mensup olduğunuzu söylüyorsunuz. O zaman bu yalan dolan niye? Kur'an haksız yere kimseyi öldürmeyin diyor. Oysa sizin yetkiniz ile hergün onlarca genç, kadın, çoluk çocuk ölüyor. Yazıktır, günahtır. Yapmayın. İnancınıza sahip çıkacak cesaretiniz yoksa inancınız da sağlam değildir. Daha bir kaç ay evvel, Van Özalp'da evinin önünde oynarken atılan bomba ile ölen çocuğa, daha dün patlayan mayın ile ayakları kesilen 15 aylık bebeğe yazıktır, günahtır. Öyle bir hale geldik ki kimse yaptığı eylemi de kabul etmiyor. Bu ne biçim bir dünya? İnsanlar zevk için toplu katliamlar yapıyor. Oysa eylem yapan sesini duyurmak için yapar/yaptığı eylemi de kimsenin üstlenmesine izin vermez diye bilirdim ben. Demek ki içinde canilik olan biri o bölgede katliam yapıp rahatlıkla birilerinin üzerine atabiliyor.Bu ne biçim bir cehennem aklım almıyor.
Velhasılı kelam hatırlamışken söyleyeyim. Davullarla zurnalarla halay çeken ailelerin askere gönderdiği bu gençlerin kimisi gençliklerinin heyecanı kimisi de yine içine düştüğü gençlik bunalımı ile ya firar ediyor/veya gittiği izinden 6 gün geç dönüyor/veya uykusunun ağırlığına dayanamayıp nöbette uyuyor diye Askeri Ceza Kanunları'na göre 6.5 ay cezaevine atılıyor. Sizce bir gencin izinden 6 gün geç geldi diye 6.5 ay askeri cezaevine atılması akıl karı mı? Üstelik bu süre askerlikten de düşmüyor.
Lütfen şu Milli Savunma Bakanınıza bir çimbik atın da uyansın uykusundan. Askeri ceza kanunlarındaki yanlışları görsün. Öyle takım elbise giyip limuzinlerde kalabalık korumalar ile şehirden şehre hava atıp durmasın.
Bana özel idam kararı verilmesini istiyorum. Yani idamımı istiyorum.