Takım komutanı tankçı asteğmen olarak 1987’de Trakya’nın küçük bir ilçesinde vatani vazifemi yaptım.
Anlatmak istediğim olay yapılan akıl almaz israflarla ilgili. Her salı tugaya yakıt almak için bir benzin, bir de mazot tankeri gider, yakıt alır ve gelir. Tank ve tekerlekli araçlara yakıtları doldurulur. Artan yakıt yeraltı tankına, daha da artarsa bildiğimiz bidonlara doldurulur. Bazen hava muhalefeti gibi sebeplerden dolayı tatbikat ve diğer faaliyetler yapılmaz, dolayısıyla yakıt tüketimi de olmaz. Ama her salı bizim tankerler gider, yakıtı alır gelir ve dediğim yerlere boşaltılır.
Birgün yakıt işiyle uğraşan askerlere harcamadığımız halde yakıtlara ne olduğunu sordum. Aldığım cevap çok korkunçtu. Yeraltı tankından artan yakıtı delik deşik olmuş bidonlara boşaltıyorlarmış. “Biz üstten dolduruyoruz, alttan boşalıyor komutanım” sözünü hala unutamam.
Yakıt getiren başçavuşa durumu açtım. Verdiği cevap çok iğrençti: “Asteğmenim sen bu işleri bilmezsin, biz istihkakımız olan bu yakıtı her hafta almazsak bizi divan-ı harbe verirler”.
Diğer bir olay da şu: Denetleme olacak dendi, cephaneler sayıldı ve her nasılsa onlarca tank mermisi fazla çıktı. Geçmiş yıllarda mermiler eksik harcanmış. Bu mermilere ne mi yapıldı? Tahmin ettiniz belki, en ucuzu benim 2-3 maaşım tutarındaki mermiler rastgele sıkılarak olması gereken sayıya indirildi.
En sinir olduğum şeylerden biri de onca paraya çim tohumu alınır boş yerlere ekilir. Ama biçme makinesi yok. Yapılan askerlere onu yolarak biçtirmekti. Bir müddet sonra çimler başedilemez olur, orası kazdırılır, ayıklanır, 1-2 ay sonra bir daha ekilir.
Yani benim gördüklerime göre ordunun harcadığı paranın en az yüzde yirmibeşi, diğer ifadeyle her dört liranın bir lirası resmen çöpe atılıyor.
İsimsiz, bize ulaşan eski asker