Yıl 1998-1999. Ben 1978/1 tertip olarak Hatay Kırıkhan 2. Hudut Taburu’nun ...nci Hudut Bölüğü’nde ve Suriye sınırındaki bir karakolunda görev yaptım. Bir bölük komutanı vardı: Kıdemli Yüzbaşı E.D.
Sınırda görev yapmak hakikaten çok zordur. Hava oldukça sıcaktır. Nöbet yerleri 2-3 km uzaktadır ve nöbetlere yürüyerek gidip gelinir. Nöbete gidip gelene kadar terden sırılsıklam olunur. Nöbete çıkacak askerlere mataralarına atmaları için tuz tableti verilir, çünkü çok sıvı ve tuz kaybedilir. Gündüz nöbetleri 5-6 saat, gece nöbetleri ise 10-12 saattir. Akrep ve yılan da oldukça boldur o bölgede.
Su yoktur, banyo yapamazsınız. İçme suyu tankerle gelir. Banyo için bölük merkezine gidilir. Aslında orada da su kısıtlıdır ve kuyu suyudur. Bu anlattıklarım askerliğin normal şartlarıdır ve kabul edilebilir. Orada bulunduğum sürede ben ve arkadaşlarım bu zorluklara rağmen görevimizi en iyi şekilde yapmaya çalıştık.
Bir defasında Bölük Komutanı E.D. gündüz nöbetinde bir nöbetçinin üzerinde kitap yakalamış. Kitap dini içerikli bir roman. O nöbet yerinde üç kişi nöbet tutuyor.
E.D. bölüğün bütün karakollarında ayrı ayrı (bölüğün 33 km sınır görevi vardır ve bu mesafede toplam 8 adet karakol bulunur) bütün askerleri toplayıp konuşmuş. Bizim karakola da geldi. (Bizim karakolda bir adet sahipsiz asker mezarı vardır.) Herkes toplandı. Zaten küfürbaz olan E.D. açtı ağzını yumdu gözünü. Küfürler, hakaretler havada uçuşuyor. Kitap dini içerikli ya dine hakaret edecek. Neler söyledi neler… Abdulkadir Geylani, Hz Bediüzzaman, büyük imamlar ve daha nice büyüklere hakaretler etti. Kalkıp bağırmak, itiraz etmek, bunun yanlışlığını anlatmak istedim. “Bir yanlış, ihmal, sorumsuzluk varsa cezası bu olamaz. Yanlışı yapan kimse cezası bellidir; kanun var, nizam var; ver cezasını” demek istedim.
Ancak askerlik psikolojisi işte, bir şey diyemedim. Herkes benim gibi düşünmüş; ama kimse sesini çıkaramamış. Şimdi çok pişmanım bir yerlere iki satır yazı yazmadığıma. Tabur komutanı Kıdemli Binbaşı G.E. iyi bir insana benziyordu. Sık sık karakollara gelirdi. Ben de karakol çavuşuydum, iletebilirdim aslında. Çok pişmanım.
Ama yapamadık demek ki...
M.T., bize ulaşan eski asker