Gelibolu'da askerlik yaptım. Bu sene. Bir avukatım.
Askerlik...
Kelimelerle ifade edemediğim boşluk, iğrençlik. Hep kendi kendime yüz bilmem kaç gün boyunca tekrarladım: "Gerçek hayatta hiç bir şeye yaramayan fuzuli insanlar kendi küçük ve iğrenç krallıklarını kurmuş, zihin mastürbasyonu yapıyor ve kendilerini tatmin ediyorlar".
O askerde ilk kez adam dövdüm, o iğrenç ortamda ezilmemek için ezdim. İğreniyorum bundan ama yaptım. Kimseyi sevmedim, topunun canı cehenneme. Erkekliği emretmek zanneden bir kısım uzun dönem askerle kavga ettim. Yolda gördüğümde selam vermeyeceğim insanlarla konuşmak zorunda kaldım.
Ama en güzelini anlatayım, kötüleri boşverin. Askerliğimin bitmesine 4 gün kalmıştı. Daha önce şarj edebilmek için bölük komutanımdan izin aldığım traş makinamı şarja bıraktım ve gittim. O kendini bir şey sanan bölük astsubayı makinamı görmüş ve burada şarj olmaz diyerek makinamı parçalamış. Gözüm karardı, tutanak tutturup önce takım, sonra bölük, en sonra tabur komutanına çıktım. Tutanağın bir nüshasıydı askerliği terk ederken yanıma aldığım tek şey. Sivilliğe döndüğüm anda o böceğe bir ihtarname yolladım. Kullanılmamış traş makinası bedeli ve noter ihtarname ücretinin tarafıma iadesi diye.
Aradı... "Ya evladım" diye söze başladı... Belli, tutuşmuş. İhtarnamede yer alan disiplin ve idari soruşturma, cezai takibat ve icra takibi sözleri poposunu yakmış olmalı.
"Ya evladım" dedi. Dedim: "Yok burada evladın, Avukat ... Bey var. 3 gününüz var, isterseniz ödemeyin..."
Ertesi gün para hesabımdaydı...
Sadece bunu anlatmak istedim... Sonuçta bitiyor mu? Evet, herhalde bitiyor, bitecek... Ama sizden geriye ne kaldığı aslolan!
İsimsiz, bize ulaşan eski asker