Bu sitenin çıkış noktası umut. Bu ülkeye barış gelecekse herkesin ama herkesin emek vermesi gerektiğine inanıyoruz. Farklı seslere kulak vermenin, paylaşmanın ve konuşmanın vicdanları dirilteceğini umuyoruz. Yaşadıklarımızı paylaştıkça beylik ezberler yerini gerçek insanların yaşadığı gerçek sorunların tartışılmasına bırakacak.

Asker olarak doğulmuyor, bizlere nasıl asker olunduğunu anlatmanızı bekliyoruz.


*Facebook'ta "Askerler Anlatıyor" sayfasına üye olabilirsiniz: Tıklayın

Komutana Yanıt

Okurumuz anısını sitemizde daha evvel çıkmış şu yazıya(tıklayın) cevaben yazmış:

Ben öğretmenim ve askerliğimi 2001 Mart'ından başlayarak kısa dönem olarak yaptım. Önce İzmir Narlıdere'de, sonra Temmuz gibi Denizli Tugayı'nda...

Doğuda bir karakol komutanı, suçun komutanlarda değil askerlerde olduğunu söylemiş. Oysa üstler astlara her türlü eziyeti yapıyor: onbaşı, çavuş, uzman çavuş ve sürüp gidiyor. Asker ot yolma ve mıntıka temizliği için orda tutuluyor sanki. Yemekler berbat. Üst tertipler önce yiyecek, sonra yeniler arta kalanları... Neymiş, anamızın evinde yiyemiyormuşuz bu yemekleri. Senin anan yemek yapamıyorsa suçu başkasına atma.

"Peki askerlerin hiç mi kabahatı yok?" demiş. Peki sen askere edilen küfürleri seyretmek dışında ne yapıyorsun?

"Devlet malını şuursuzca kullanan, bozan, kıran, sahip çıkmayan, yaptığı hatayı kabullenmeyen askerlerimiz değil mi?" demiş. Bir kere askerliğin kendisi israf. 20 yaşındaki işgücü en yüksek seviyedeki insanları toplayacaksın, eziyet-angarya dışında iş vermeyeceksin, sadece emre itaati öğretmeye çalışacaksın, sonra kırılan-dökülen diye şikayet edeceksin. Bir örnek vereyim: İzmir Muhabere Taburu'nda haftada bir gün, bakım adında koca askeri araçlar sıralanır, Ege Ordu'nun içinde saatlerce turlarlardı. Böylelikle aküler şarj edilirdi. Bu israf değil mi? Bir çok aracın deposundan yakıt aka aka dolaştığına şahidim. Dolaşma maliyetine akü alınır, bu israf değil mi? Rütbelilere sağlanan lojman, servis, beleş hizmetler yanında askerlerin hizmetçi gibi kullanılması israf değil mi?

Başçavuşun emriyle voleybol sahasını yaptırma emri aldım. Günde 2 torba çimento istihkakıyla 2 ay sürdü. Zemin eğimli. "Üst taraftan 2 metre kazalım, alt taraftaki 2 metreye taş sıralayıp kazdığımızı oraya dolduralım ki çimento az gitsin" dedim. "Sen işine bak, emredileni yap" dedi başçavuş. Bir dünya çimento gömdük oraya. Bu israf değil mi?

"Şafak yazmadıkları yer kaldı mı ki?" diyor. Niye şafak sayar asker diye sormaz mı hiç?

"Arkadaşının parasına göz diken, hırsızlık yapan, beynini nizamiyede bırakan" diyor askere. İnsanlığı, aklı, beyni nizamiyede bırakamayan çıldırır orasını söylemiyor. Biz ilk küfürlerimizi yerken üst devre arkadaşlar en fazla bu konuda uyarırlardı: "Aman arkadaşlar, sakin olun, duymayın; çünkü küfür bizzat size değil üstünüzdeki kamuflaja!" Kısaca askerde iyi insan bana göre çok az. Çünkü sistem öyle kurulmuş. Üst tertip alt tertibi, üst rütbe alt rütbeyi ezecek ki sistem işlesin. Yoksa tüm kanunlara rağmen düşünen, beynini nizamiyede bırakmayan insanın beyni askerliği kaldırmaz. İyi ki beyin dışarıda bırakılabiliyor.

Askere ne kadar harçlık veriliyor? İçtiği çaya yetiyor mu? Komutan olarak askerine kantinden çay verdiriyor musun? 3 şekerli, bari şekerli su içsinler. Eğer senin çayınla askerinki aynıysa, yemeğinle onun yemeği, kamuflajınla kamuflajı, yatağınla yatağı aynıysa, o zaman haklısın alnından öpülesi insansın. Yoksa "sesini kes" diyesim geliyor.

Bir kasaturayı çizen askere dünyasını dar edenler, tonlarca silahı topraklara gömmüşler, çıka çıka bitmiyor. Ya bu ne?

Üniversite yıllarında birkaç arkadaş beraber durduk diye fişlenmişiz, yaftalanmışız. Belki de İmam Hatip Lisesi mezunu olduğumuzdan... Ben askerlik yapacağım demedim ki... Çağırmasaydınız! Ben zaten atıcılığı iyi olan biriydim.

Hülasa edelim. Yoksa her başa gelen anlatılsa kitap olur. Zaten insan hepsini unutmaya çalışıyor, hatta şartlanıyor. İsimlerini bile unuttum çoğunun.

Amaç tek bana göre askerlikte. (Bana göre diyorum, isteyen kabul eder isteyen etmez.) Öğrenilmiş çaresizlik metoduyla 20 yaşındaki genci psikolojik baskı, yetmezse şiddet ve ağır hakaretler kullanarak sıkı bir boşluğa atmak; bu sayede de darbe veya onun gibi bir zamanda gencin, "ananı atanı vur!" emrini sorgulamasına fırsat vermeden, "başka bir tertibim şu anda namluyu benim aileme doğrultmuş olmalı" demesine olanak tanımadan tetiği çekmesini sağlamak. Amaç, sivil hayatta nerde asker görse "aman komutanım" dedirtmek.

Askerlik sistemi baştan sona değişmeli. Ben de babayım, Allahın emaneti vatana feda olsunlar; ancak komutanlar oğullarımın kılına zarar verirse, gönüllerini yıkarsa diye şimdiden sistem değişsin diye dua ediyorum. Askerlik şubesine teslim olurken de bunları yazılı olarak şube komutanlığına bildirmeyi düşünüyorum. Görelim mevlam neyler, neylerse güzel eyler diyelim.

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Zİyaretçİ Sayısı