Ben Sivas 178. Piyade Alayı 2. Tabur 2. Bölük'te kısa dönem askerlik yaptım. Şahit olduğum çok yolsuzluk oldu. Sadece birkaçını sayacağım.
Askerlere devlet tarafından çok cüzi bir maaş verilir. Fakat bizim bölük komutanı maaşları dağıtırken çay ve şeker gideri olarak (çay içmek isteyenler zaten parasını ödüyordu) para kesintisi yapıyordu. Kısa dönemler olarak (yaklaşık 12-13 kişi) kısık sesle de olsa itiraz etmeye başladık. Bölükteki asker sayısı fazla idi. Bu kadar askerden toplanan paraların çok tuttuğu kesin.
Bölük komutanının kulağına itirazlarımız fısıldanınca bizleri odasına çağırdı. Küfür etmedi. Sadece "devlet sizden büyük; devletin size ihtiyacı yok, sizin devlete ihtiyacınız var; ne olmuş biraz para vermişseniz; ayıptır bu yaptığınız" diye konuşup bizleri gönderdi. Yıllar geçmesine rağmen hala ne demek istediğini çözmüş değilim. Devletin bu paraya ne ihtiyacı vardı anlayamadım.
Neyse, bir saat sonra yazıcı yanıma gelip üsteğmenin beni çağırdığını söyledi. Ben bu olaydan dolayı çağırdığını zannettim. Fakat değilmiş. Bana epey bir para vererek çarşıya gitmemi, bu parayı daha önce posta havalesiyle gönderilmiş dekonttaki hesaba havale etmemi söyledi. "Resmi gönderim olduğundan ücretsizdir" dedi.
Sivas Merkez Postanesi'ne gittim. Görevli memur parayı sayarak havale ücreti talep etti. "Resmi gönderimmiş, havale ücreti yokmuş" dedim. Memur "ne resmisi, bu şahsi kooperatif evi taksiti, o yüzden ücrete tabi" diye karşılık verdi. Üzerimdeki üniformadan asker olduğum belli idi. Bende o kadar para yoktu. Çok sinirlendim, çünkü çok bozulmuştum. Üsteğmenin şerefli apoletlerine selam gönderdim. Görevli memur sakin olmamı, havale ücreti almayacağını, ama bunun ilk olmadığını söyledi.
Parayı yatırıp alaya döndüm. Odasına girdim, dekontu uzattım ve ekledim: "Komutanım, havale borcunuz var!" Üsteğmen yüksek sesle: "Ne olmuş ödemişsen? Para mı istiyorsun? Para falan yok, çık dışarıya!"
Dışarıya çıkmak zorunda kaldım. Kooparatif evi için yatırılan para, 1-2 saat önce gariban askerden çay-şeker parası adıyla toplanan para idi. Bu da benim zoruma gitmişti. Her ay askerin maaşından kesilen para ile komutan ödemeleri sürdürdü.(Ödemeleri kısa dönem arkadaşlara yaptırdığından biliyorum.)
Tezkereden yaklaşık 4-5 ay sonra uzun dönem bir arkadaşa Gebze'de rasladım. Bölük komutanının hala görevde olup olmadığını sorduğumda arkadaş bölük komutanının ve bölük astsubayının yolsuzluktan tutuklandıklarını söyledi.
Bir diğer olay da 2. Tabur Karargahı'nda cereyan etti.
Yılın belli dönemlerinde malzeme envanteri dolduruluyordu, biz kısa dönemlere doldurtturuyorlardı. Yıl içerisinde her ay askerlere iç çamaşırı dağıtıldığını, altı ayda bir bot verildiğini, altı ayda bir yazlık bot verildiğini envanterlere işledik. Fakat ben asker olduğum sürece ne bir iç çamaşırı aldım ne de bölükte alan gördüm. Sadece bir çift kışlık bot verildi onun da masraflarını (yırtıldığında veya çalındığında) asker kendi cebinden öderdi. İç çamaşırı ve çorap almak için bütün askerler kantine abone edilmişlerdi.
Şimdi diyecekler ki, canım bu yolsuzluklardan üst rütbelilerin haberi olmayabilir. Bu bana inandırıcı gelmiyor. Çünkü, hadi iç çamaşırların dağıtılıp dağıtılmadığını bilmiyorlar, (isteseler avare gezen bir askere sorup öğrenebilirler) peki dağıtıldığı iddia edilen ve envanterde gösterilen yazlık botların dağıtılmadığını da mı bilmiyorlar? Bilmemeleri imkansız, çünkü hiçbir askerde yazlık ayakkabı yoktu.
Askeriyedeki bu yolsuzlık sarmalı tüm birimleri ve tüm komuta kademesini sardığından dolayı herkes sessiz kalmakta... Şeffaflık olmadığı sürece bu sarmalın devam edeceğini söyleyebilirim.
İsimsiz, bize ulaşan eski asker