Yıl 1998.
Bir arkadaşımla birlikte peygamber ocağına gidiyoruz diye bir ay öncesinden davullu zurnalı eğlenceler düzenleyerek, vatana hizmet edeceğimizi düşünerek Isparta Eğirdir Çavuş Talimgah Bölüğü'ne gittik. Ancak daha içeri girer girmez insanlık dışı muameleler başladı.
Hepimiz sivil kıyafetlerimizle sıra olmuş bekliyoruz. Güya doktor kontrolünden geçeceğiz. Hepimizi rencide edecek şekilde uluorta muayene yaptılar; çırılçıplak soyup heyetin karşısında 15-20 dakika her tarafımıza baktılar. O an arkadaşla birbirimizin yüzüne bakmaya utandık.
Orada bir aylık deneme süresi varmış. Biz arkadaşımla yapılan her türlü rezilliğe rağmen refüze olmadık. Komando olacağız deyip sonradan vazgeçmek istemedik. Ama hepsi boşmuş… İnsanlara vatan-millet-Sakarya edebiyatı yapıp, bir sürü de gaz verip eğitim adı altında yapılan işkencelere maruz bırakıyorlar.
Neden ceza aldığımızı bile bilmezdik. Yok sesimiz az çıkmış, yok gaspetmişiz... Takımca ceza alıp keyfi olarak çok süründürüldük, çok çök-kalk yaptık. Yapamayanlar dayak ve küfür yedi. Kulaklarını çok çınlattığımız herbiri askeri birer deha olan uzamn çavuşlarla astsubaylarımız eğitim size Doğu’da lazım olacak derlerdi.
O rezil günlerden sonra Siirt 3. Komando Tugayı’na usta birliğine gittik. Bir hafta boyunca yatacak yer yoktu. Yerlerde, kampetlerin ve çantaların üzerinde yattık. Neymiş, bizim tabur üs bölgesindeymiş oraya konvoyla gidecekmişiz. O zamana kadar sahipsiziz ve ortalık malıyız ya bütün taburların ve bölüklerin boya, badana, temizlik, taş kırma, taş toplama, depo düzenleme gibi işleri bizlere yaptırıldı. Aynı ortalık o…pusu gibiydik, önüne gelen üstümüzden geçiyordu. Biz yatacak yer bulamıyorduk, rütbeliler de çözüm bulmuyorlardı.
Sonra gittik taburumuza. Dağların arasında bir köydeydi ama rezillik orada da bitmedi. Time girdik. Tim komutanımız asteğmendi. Her operasyonda g.t korkusundan ve bölük komutanı astsubayları da korumak için dere yataklarına pusuya bizi gönderirdi. Nikon termal kamera görüntü alırdı, PKK’lılar geçiş falan yapardı ama bizimkiler g.t korkusundan bir şey yapamazlardı. Sorunca da “sen işine bak” derlerdi.
Rütbeli personelin özellikle vurguladığı vatan-millet-bayrak sevgisinin ve sadakatin yalan olduğunu yaptığım o meşakkatli askerlik sayesinde iyi öğrendim. Operasyonda dağda kuzu olurlardı, tabura inince çakal olurlardı.
O kadar maaş almalarına rağmen işleri güçleri paraydı, sanki ceplerinde akrep vardı. O zamanlar askere 45-50 TL OHAL maaşı verilirdi. Her askere bir ay yeterdi o para. Asker kumanyayı beğenmediği zaman kantinden bir şeyler alırdı. Ama özellikle astsubay ve uzmanlar 1 kuruş para harcamamak için dağda askerlerin sigaralarından alırlar, yemeğinden yemek için yalakalık yaparlardı.
Kısacası askerlik mi yaptım, çile mi çektim, uşaklık mı yaptım bilmiyorum ama hakkım devletime helal olsun desem mi demesem mi karasızım. Her türlü rezilliği ve kepazeliği gördükten sonra resmi bayramlarda uçak uçurarak, tank top tüfek gösterek, cicili bicili giyinip balolar düzenleyerek gösteriş yapan TSK'nın olası bir savaşta ülkemizi koruyacağına hiç inancım yok. Bu orduya büyük bir revizyon gerek, çünkü askerlikten başka her işle uğraşıyorlar.
İsimsiz, bize ulaşan eski asker