Şu anda yüksek mevkide yönetici olarak çalışan biriyim. Çekindiğim için işimi yazamıyorum. Kayseri Jandarma Bölge Komutanlığı'nda kısa dönem er olarak askerliğimi yaptım.
Sürekli küfürler savuran bölük komutanı bir yüzbaşı vardı. Ağzından küfür eksik olmazdı. Milletin çocuğu adama adeta stres topu gibiydi. Yemin töreninden sonra Kocasinan İlçe Jandarma Komutanlığı'na gönderildim. Karakol komutanının herkese hitabı at bilmemnesiydi... Sadece bu şekilde hitap ederdi.
Bölge jandarma komutanı paşamız, Osmanlı padişahlarından daha güçlüydü. Paşanın hanımı hanımefendiye Kayseri'nin diğer ucundaki fırından ekmek almak için 2 astsubay 2 er görevlendirilmişti. Hizmetinde sürekli olarak 6-7 er olurdu, bunlar konutu temizlemek, ütü yapmak, alışveriş, bahçıvanlık gibi işlerde çalışırlardı.
Birgün hanımefendinin kedisi kaybolmuştu. Bütün karakol kediyi aramıştık. Bulunduğunda yüzbaşı savaş kazanmış komutan edasında kediyi (adı da vardı ama şu an hatırlamıyorum) hanımefendiye takdim etmişti.
Uzun dönem yapan çocuklara çok acırdım. Özellikle aklı kıt olanlara yapılamayan zulüm kalmazdı. Yaptığı bir hata sonrası kış günü çıplak elleriyle karakolun bahçesindeki karı temizleyen bir er vardı. Soğuktan elleri morarmıştı. Günlerce bir şey yiyip içmemişti. Aklımdan hiç gitmiyor.
Karakol komutanının çok acayip fantazileri de vardı. Sevgililerine asker kıyafeti giydirip geceleri karakola sokması bütün askerin gözü önünde cereyan ederdi.
Askerlik hayatımda geçirdiğim en boş ve saçma zamanlardı. Sürekli hiçbir şey bilmeyen aptalı oynardık. Daha neler neler... Ama şimdi hesap günü geldi.
İsimsiz, bize ulaşan eski asker