Bu sitenin çıkış noktası umut. Bu ülkeye barış gelecekse herkesin ama herkesin emek vermesi gerektiğine inanıyoruz. Farklı seslere kulak vermenin, paylaşmanın ve konuşmanın vicdanları dirilteceğini umuyoruz. Yaşadıklarımızı paylaştıkça beylik ezberler yerini gerçek insanların yaşadığı gerçek sorunların tartışılmasına bırakacak.

Asker olarak doğulmuyor, bizlere nasıl asker olunduğunu anlatmanızı bekliyoruz.


*Facebook'ta "Askerler Anlatıyor" sayfasına üye olabilirsiniz: Tıklayın

Yine Çağırsalar Ben Gitmem

Benim 1981/3 devre olarak 2001'de gittiğim acemi birliğim Yenifoça'daydı.

Gerçekten orada insan artık hiç burdan çıkamayacağını düşünüyordu. Aşırı şekilde insanlık dışı muamele düşünün. Biz yaklaşık 12 kişi karavanadaydık. Genelde askerlerin yemeklerini biz dağıtırdık ve bulaşıkları biz yıkardık; ama nedense kendimiz yemek yiyemezdik, çünkü yedirmezlerdi. Bütün yemekleri çöpe döktürürlerdi ve aç kalırdık. Kantine bile göndermezlerdi. Başımızdaki insanlıktan nasibini almamış çavuşlardan orada yediğimiz dayağı hiç unutmam. Çavuşların canı sıkıldığı için hiçbir sebep yokken devamlı dayak yerdik. Günler böyle geçti.

Sonra usta birliğimiz olan Diyarbakır'a gittik. Kırk kişilik bir karakoldu. Sorunlar burada da devam etti. Daha yeni kaba inşaatı biten bir karakoldu. Düşünün; sabah dörtte kalkıyorsunuz; gün ışıyana kadar içeride boya temizlik; hava ışıdıktan sonra dışarıda taş taşı, harç yap, beton dök; akşam kavuşana kadar hep çalış. Sonra tekrar gece 12'ye kadar içerde calışıyorduk. 12'de yat vardı; ama 12-02 veya 02-04 nöbetin varsa ancak iki saatlik uyku hakkın oluyordu. Bu böyle yaklaşık altı ay kadar devam etti. Düz yolda yürürken düşüyorduk, yorgunluktan bitmiştik artık.

Bu şekilde aylar geçti ve birgün, o günü hiç unutmam, herkes içtima alanına dediler. Toplandık. Önümüze bir boş mermi sandığı getirdiler. Biz şaşırdık, "acaba ne yapacağız" dedik. Komutanımız: "Arkadaşlar, emir aldık, üstünüzdeki dört şarjörün üçünü buraya boşaltacaksınız, bir şarjör kalacak" dedi. Önce kimse yanaşmadı; ama mecbur kaldık mermileri sandığa boşaltmaya. "Komutanım, biz devamlı göreve gidiyoruz, bir şarjörle ne yapabiliriz" dediğimizde, "hiçbir şey olmaz, bir şarjör çok bile", dedi. Bizimle alay ediyordu; ama kendileri dört şarjörle çıkıyordu.

Bir komutanımız daha vardı. O da her gece içerdi, ama her gece! Tabi bizim yemeklik malzemeler onun meze masasına giderdi. Bir ay dolmadan biterdi yiyecekler onların yüzünden. Pekçok sabah, öğle ve akşam ancak kahvaltı edebildik; yani aç kaldık.

Hani derler ya, yine çağırsalar yine giderim, diye. Ben gitmem. Orada yaşadıklarım bazen rüyama bile giriyor.

İsimsiz, bize ulaşan eski asker

Zİyaretçİ Sayısı