Sustukça Bu Böyle Gidecek

Ben 2005 yılında 303. kısa dönem jandarma çavuş olarak askerlik yaptım. Avukatım. Yazılanların çoğunu okudum. Kendi gördüklerimle o kadar benzer şeyler ki...

Ancak bana ne küfür edildi ne de dayak yedim. Çoğu komutanın biz kısa dönemlere karşı davranışları normaldi. Bunda üniversite mezunu oluşumuz mu etkiliydi, yoksa hemen hepimizin 28 yaş civarında olması mı bilmiyorum. Biz de bize verilen görevi aksatmadan, layıkı ile yapardık.

Biz alayda 55, usta birliğimiz olan ilçe jandarma bölüğünde ise 5 kısa dönem arkadaştık. Kendi aramızda söz verdik, hiçbir askere küfür etmeyeceğiz, şiddet uygulamayacağız diye. Öyle de yaptık. Askerlikten sonra hala birçok asker bizi arar görüşürüz, toplanırız bazen İstanbul’da.

Fakat erlere karşı komutanların davranışları öylesine iğrenç ve acımasızdı ki bütün samimiyetimle söylüyorum, rütbeli tayfasından nefret ettik. Hala da ediyoruz. İçtimada hazıroldayken sudan sebeplerle karın boşluğuna uçan tekme yiyen askeri gördüğümde kanım dondu. Dakikalarca kendine gelemeyen asker toparlanınca bu defa tokatlar devam etti.

Bunun gibi olaylara, basit bahanelerle askerlerin dayak yediğine defalarca şahit oldum. Söylenen küfürleri yazamıyorum, ama çoğu o ana kadar duymadığım küfürlerdi. Küfür artık rutin hale gelmişti. Gençler onursuzlaştırılıyor, kutsal bildikleri tüm değerlere, aileye, anneye, bacıya küfredilerek aşağılanıyordu.

Ben bu durumdan üst kademedeki subayların haberdar olmadığına inanmıyorum. Bence bu bilinçli olarak yapılıyor. İnsanların kafasında ordu karşısında ezilmişlik ve korku oluşturularak sinmeleri sağlanıyor. Yoksa bu aşağılamanın, dayağın, küfrün istisna olması gerekirdi. Oysa ki bunlar ordunun tüm alanında, sistemli olarak ve yaygın şekilde uygulanıyor. Bu durumdan haberdar olmaması imkansız olan genelkurmayın bu duruma müdahale etmesi gerekirdi. Etmiyorlar, etmeyecekler de, çünkü her şey istedikleri gibi.

Ama yanılıyorlar. Gençler bilinçli artık. Korkmak yerine nefret ediyorlar, sinmek yerine kin besliyorlar. Tıpkı bize olduğu gibi. Biz kısa dönemler olarak söz verdik, sivilde herkes işi gereği kendisine işi düşen rütbeli tayfasına elinden gelen tüm zorluğu gösterecek ve bunu arayıp birbirimize anlatacaktık. Öyle de yapıyoruz. Bankacı, avukat, polis, öğretmen, mühendis gibi meslekleri olan arkadaşlar arayıp işi düşen rütbelilere yaptıkları kıllıkları ve rütbelilerin karşılarında nasıl ezildiklerini anlatıyorlar.

Ben de yaptım. Bir boşanma davasında davalı havacı üsteğmendi. O davaya tüm davalardan daha fazla özen gösterdim ve sonuçta nafaka ve ev eşyaları dahil iyi bir sonuçla davayı kazandım. O üsteğmenin ve emekli albay olan babasının karşımda ezilişlerini, öfkeden kudurdukları halde hiçbir şey yapamayışlarını, emekli albayın bir ara kontrolünü kaybedip alışkanlığı gereği emir kipi ile konuştuğunu ama benim sert bir şekilde terslemem sonucu eğilip büzülerek özür dileyişini arkadaşlarımı arayıp anlattığımda hepsi çok sevindiler. Biz de böyle karşılık vermeye bir kez daha söz verdik.

Yine icra davalarında borçlu olan bir deniz astsubayına ve onun gibi birkaç rütbeliye de elimden gelen tüm zorlukları yaşattım. Normalde borçlulara borçlarını ödemeleri için kolaylık sağlar, ek süre veririm. Ama rütbelilere asla vermiyorum. Bir tane rütbeli neden bu kadar sert davrandığımı sordu. Ben de açık açık anlattım sebebini, cevap bile veremedi.

Biz tepkimizi böyle koyuyoruz ve rütbeliler bu rezil tutumlarından vazgeçmedikçe de hayatımız boyunca böyle yapacağız.

Hakkınızı arayın arkadaşlar. Bununla ilgili bir olayı anlatayım: Alayda acemi iken nöbetçi çavuş kısa dönemdi. Kuledeki nöbetçileri değiştirmeye gittiği esnada nöbetçi subay bunu arıyor. Bulamadığı için de daha sonra nöbetçi çavuşa bağırıyor. Çavuş nerede olduğunu anlatmasına rağmen nöbetçi subay küfretmeye başlıyor. Çavuş da dayanamıyor ve ona aynı küfürleri ediyor. Tam kavga edeceklerken askerler araya giriyor. Çavuş geldi bize sordu ne yapmam gerek diye. Üç avukattık alayda, dilekçe yazdırdık. Çavuş da alay komutanlığına, jandarma bölge komutanlığına, jandarma genel komutanlığına ve genelkurmaya birer örneğini yolladı. Nöbetçi subay da şikayet etmiş. Çavuş üstüne küfür ettiği için iki hafta disko cezası aldı; ama nöbetçi subay da astına küfür ettiği için iki hafta diskoda çavuşla beraber yattı. O her askere küfür eden nöbetçi subay çıktıktan sonra küfrü tamamen bırakmıştı.

Bir diğer olayda ise bizim bölükten kısa dönem çavuş arkadaşlardan biri asker yokluğu nedeniyle dış karakola gönderildi. Orda bir astsubay buna takmış kafayı. Sürekli angarya, eziyet, üstüne bir de hakaret ve küfür olunca çavuş arkadaş dayanamayıp karşılık veriyor. Tartışıyorlar bağıra çağıra. Arkadaş dayanamıyor, sinir krizi geçirip bayılıyor. Acil hastahaneye kaldırdılar. Üç gün bilinci kapalı bir şekilde üniversite hastanesinde yoğun bakımda yattı. Durumu ciddi olduğu için askeri hastaneden oraya sevkedilmiş. Mecburen ailesine haber verdiler.

Arkadaşın babası geldi, emekli banka memuruydu. Bilinçliydi adam ve hakkını öyle aradı ki bizim bulunduğumuz ilde fırtına gibi esti. Bizim bölük komutanının postası yemin ederek anlattı, makam odasında bölük komutanına ana avrat küfür edip bağırmış “ne yaptınız da oğlumu bu hale getirdiniz” diye. Bizim psikopat yüzbaşı, kendini ilçenin padişahı sanan adam tek kelime edememiş. Arkadaşın babası aynı şeyi alayda da yapmış. Terhisine 1 ay kala o arkadaş tezkeresini alıp memleketine döndü.

Hakkınızı arayın arkadaşlar. Sustukça bu devran böyle gidecek. Sivilsiniz artık, size hiçbir şey yapamazlar. Yakınlarınız, çocuklarınız askerdeyse gördükleri haksızlıkları size anlatmalarını sağlayın. Gidin müdahale edin, tepkinizi koyun. Bu haksızlığı ve yanlışı halk olarak biz durdurabiliriz.

Biliyorum çok uzun oldu ama yazmadığım daha o kadar çok şey ve duygu var ki… Askere gitmeden önce abilerime, okumayıp askerliğini yapan arkadaşlarıma sorardım hep "nasıldı askerlik" diye. Artık hiç sormuyorum. Sadece bir defa abilerime "siz nasıl dayanabildiniz uzun dönem er olarak askerlik yapmaya" dedim. Çünkü biliyorum yaşadıkları acıyı.

Son olarak lütfedip okuyorlarsa üst kademedeki generallere sesleniyorum: Kendi davranışlarınızla bizi ordumuzdan soğuttunuz, size karşı ne sevgi ne de saygı var içimizde. Ben söyleyebiliyorum, söyleyemeyenlerin eğer cesaret edebilirseniz gözlerine bakın, görürsünüz duygularını. Artık bu duruma bir son verin ve kararlar alarak küfür, dayak, yolsuzluk ve israfa dur deyin. Askeri ceza kanununda bunların karşılığı cezalar var; ama uygulamıyorsunuz. Uygulatın artık. Yeniden kalbimizdeki değeri kazanmanın tek yolu budur.

Sivil idareye de sesleniyorum: Askerin harcamaları denetim altına alınsın, gerekirse özerk kurumlarla denetime açılsın. Meclis İnsan Hakları Komisyonu aktif çalışsın ve haksızlıklara müdahale etsin. İlk defa bu komisyon askeri cezaevlerini denetledi ama sonucu hakkında hiçbir açıklama yapılmadı. Bu denetimler sıklaştırılmalı. Son 5 yılda orduda 600’den fazla intihar olayı olmuş acil müdahale edilmeli. Ordumuzu tekrar sevmek ve saygı duymak istiyoruz.

İsimsiz, bize ulaşan eski asker