Şehit Yarbayın Ardından

Askerliğimi 2006 yılında Ankara Sahil Güvenlik Komutanlığı'nda er olarak yaptım.

Askere gitmeden önce çok farklı duygular, heyecanlar yaşayarak ve sevip isteyerek asker olmuştum. Ancak rütbelilerin toplumdan izole, kendi hiyerarşileri içerisinde yaşadıkları hayatlarını ve en önemlisi yaşadıkları ülkenin insanlarına tepeden bakma, küçük görme, aşağılama huylarını görünce daha ikinci gününde askerliğin kafamda tasarlağım şeyden çok ama çok uzak olduğunu anlamıştım. Aynı ordunun mensupları olmalarına rağmen karacı subaylara ve askerlere sanki başka bir ülkenin askeriymiş gibi yaklaşan bazı subay ve astsubayların tavırları beni kendi ordumdan adeta tiksindirdi.

Bu subay ve astsubaylar devlet memuru zihniyetiyle sabah işe gelip akşama kadar hiçbir iş yapmadan televizyonun önünde çay-sigara muhabbetleriyle oturur, internette devamlı ev ve araba ilanlarını takip edip sürekli bir şeyler alıp satarlardı. Yapmaları gereken bütün işleri en alttaki erlere yaptırır, sonra da en küçük hatada dayak, psikolojik baskı, çarşı kapatma, izinsizlik gibi cezalarla erlere hayatı zindan ederlerdi. Üstelik de bu astsubay ve subaylar sürekli ama sürekli geçinemediklerinden, devletin kendilerine çok az maaş verdiğinden yakınırlardı. 2006 yılında 50 TL lojman kirası veren bir astsubayın zam nedeniyle 55 TL kira verecek olmasından dolayı hükümete ve başbakana ettiği küfürler, asgari ücretle çalışan ve ailesi bir gecekonduda oturan emri altındaki er tarafından şaşkınlıkla izleniyordu.

Yakınlık sebebiyle Kocatepe Camii'nde gerçekleşen cenaze törenlerinde sürekli bizim birlik görevlendiriliyordu. Nisan ayında bir sabah çatışmada şehit düşmüş bir yarbayın cenaze töreni için görevlendirildik. Karargahtaki bütün personel emirle askeri araçlara binerek cenaze törenine katıldı. Otobüsle camiye intikal ederken görevli şoför ve atmaca denilen koruma görevlilerinden olan ben, iki tane astsubayın kendi aralarındaki konuşmalarına ağzımız açık kalarak şahit olduk. Çatışmada şehit olan yarbay için kahkalar eşliğinde "bir yıldız daha kaydı dilek tutalım arkadaşlar" diyorlar ve maaşlarına zam gelmesi yönünde dileklerde bulunup kahkaha atıyorlardı. Bu vatan için can vermiş bir meslektaşlarıyla dalga geçiyorlardı.

İçimden bir ses, bu ordu bize okullarda, tarih kitaplarında anlatılan ordu olamaz, bu askerler şanlı zaferler kazanmış orduların askerleri olamaz, bir yerlerde kesinlikle bir yanlışlık var, diyordu.

İsimsiz, bize ulaşan eski asker