Bingöl’de Tecavüz ve Cinayet

Ben askerliğime 1973/3 tertip olarak, Ankara Mamak 28. Mekanize Tugayı Motorlu Tabur 2. Bölük’te usta er olarak başladım.

1993 sonlarıydı ve Doğu’da sıcak çatışmalar yoğundu. Ankara’ya düştüğüm için kendimi şanslı sayıyordum, ancak çok geçmeden Batı’dan Doğu’ya yoğun askeri birlik kaydırma uygulamasından bizim tabur da nasibini aldı.

Bizim tabur Bingöl’ün Genç ilçesine kaydırıldı. İlçede eskiden kütüphane olarak kulanılan binaya yerleştik. Daha sonra da timler halinde Akdağlar’ın aşağısındaki Kulp, Lice ve Genç üçgeninin ortasında olan Güzeltepe karakoluna taşındık.

Sayısız pusu ve çatışmalara girdim. Yaklaşık olarak 1994 yılının sonbaharıydı, birgün göreve giden timler beraberlerinde bir genç kızın cesedini getirdiler. Ceset pusuya düşmüş bir PKK’lıya ait dediler. Ancak öyle dediler demesine de kızın dağdakilere benzer bir hali yoktu. Üstünde askeri renkte bir parka vardı, ama bunun dışında o yöreye ait giysiler giymişti. Küçük çiçek desenleriyle bezenmiş uzun bir etek, bordoya benzer bir kazak, ayaklar çıplak. Kızın üstündeki giysiler parçalanmış vaziyetteydi. Sarışın ve çok güzel bir kızdı, gözleri masmavi.

Getirip karakol binasının orta yerine serdiler. Askerler de kızın zaten paramparça olmuş giysilerini tamamen yırttılar, tüm mahrem yerlerini açtılar. Ellerindeki değnekleri kızın en mahrem yerlerine sokup sokup çıkarıyor ve küfür ediyorlardı.

3. Bölük’te sürekli namaz kılan, dini bilgisi epeyce yüksek bir çavuş vardı. "O bir PKK’lı olabilir, o bir düşman da olabilir, ama dinimize göre ölen herkes, öldüğü an dokunulmazdır" türü şeyler fısıldayıp askerlerin bu davranışlarını engellemeye çalıştı, ama nafile. Askerlerin yaptıklarının büyük kısmını burada anlatamıyorum.

Bu birkaç saat öyle devam etikten sonra, Bingöl Alayı’ndan bir helikopter geldi. İçinden helikopter ekibinin yanısıra bir binbaşı ve bazı rütbeliler çıktılar, cesedi incelediler. Daha sonra karakol binasına girip yarım saat kadar bizim üst rütbelilerle görüştüler. Normalde çatışmalarda öldürülen PKK’lılar helikopterle Bingöl Alayı’na götürülürdü, ama bu kez öyle olmadı.

Karakolun arkasında su deresi vardı. Karakolun solunda köy, sağında akan dere ve sonra hemen dağ başlardı. Kızı alıp daha önce karakolun sağında kepçelerle kazılmış olan bir çukura gömüp üstünü kapattılar.

Daha sonraları Ankaralı bir asker, o kızın PKK’lıların hayvanlarına çobanlık yaptığını, görevdeki askerlerce yakalandığında sağ olduğunu, tim komutanının kızı yakaladıktan sonra ormanın içine götürüp sorguladığını, geldiğinde ise kızın üstünün başının yırtıldığını, sürekli ağladığını, eleriyle yüzünü kapattığını, hiçbir şekilde konuşmadığını, tim komutanının da buna sinir olduğunu ve kafasına silahla sıkıp öldürdüğünü anlattı.

Davul zurna ile uğurlandığım askeri birliğimden kendimden utanır bir şekilde eve döndüm. Çoğu şeyi de hatırlamak bile istemiyorum.

İsimsiz, bize ulaşan eski asker