Subayın Sicili mi, Askerin Hayatı mı?

Sene 1997, yer Hakkari Dağ ve Tugay Komutanlığı (şimdi tümen oldu sanırım). Hergün yazdığım onlarca olay, kaza, intihar raporundan birisi sadece:

Askerlerden birisi bir mazot tankını temizlerken zehirlenip ölmüş. E bu durumda ne yapılabilir? Ölen ölmüş, kimin umurunda ki… O sadece bir istatistiki bilgiden ibaret. Ona bu emri veren komutanın savunma yazısını okumak bile yetiyor konuyu anlamaya. Neymiş efendim, bu er “daha önce ben tamircide çalıştım, mazot kokusuna alışığım, ben temizlerim” demiş. Her şeye rağmen komutan “hayır” demiş; ama er emre itaat etmeyerek mazot tankını temizlemeye kalkmış ve ölmüş.

Sonuç: Er suçlu, komutan suçsuz. Eminim yastığa başını koyduğunda rahat rahat uyuyordur. Daha sonra kulağımıza gelen bilgilere göre erin ailesi son derece fakir. Babası da sanırım felçli. Eri suçlu çıkartmayıp şehit saysalar en azından ailesine bir tazminat ve maaş alma hakkı verilecek.

Ama tüm bunların ne önemi var? Bir Türk subayının sicili mi önemli yoksa istatistikten ibaret bir erin hayatı ve ailesi mi?

İsimsiz, bize ulaşan eski asker